Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın vahşi şekilde katledilmesi daha şimdiden küresel ve bölgesel çapta birçok jeo-politik sarsıntıyı da tetiklemeye başladı.
Zira tüyler ürperten cinayet, ilk olarak ABD Başkanı Donald Trump'ın merkezine Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ı yerleştirdiği dış politikasının tamamen çökmesine yol açtı.
60 yaşındaki Kaşıkçı'nın kaybolmasıyla başlayan süreçte ABD, İsrail ve Suudi blokunun eli, rakiplerine karşı hayli zayıflamış görünüyor.
1979-2001 arasında tam 22 yıl istihbarat şefliği yapmış ve 11 Eylül 2001 saldırılarından 10 gün önce sürpriz şekilde istifa eden Prens Türki bin Faysal'ın kara kutusu konumundaki Cemal Kaşıkçı, bir anlamda Kraliyet ailesinin ABD ile birlikte yürüttüğü bütün kirli operasyonların da sırlarına vakıftı.
Belki de ABD istihbaratı bu yüzden Kaşıkçı'nın infaz planını önceden bildiği halde müdahale etmedi.
Nitekim CIA eski ajanlarından Ned Price, "ABD yönetimi Cemal Kaşıkçı'yı uyarmalıydı" diyor.
***
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve gelişmeler ABD yönetiminin umduğu gibi seyretmedi.
Özellikle
Türkiye'nin izlediği olağanüstü başarılı diplomatik medya stratejisi bütün kirli tezgâhları
bozdu.
Geldiğimiz noktada Türkiye dışında
Çin, Rusya, İran ve İngiltere'nin de ABD'ye karşı pozisyonu oldukça güçlendi.
Rusya Riyad'a özel bir heyet gönderirken Çin yönetimi de Batı'nın cinayet karşısındaki çifte standardını sert biçimde eleştiriyor.
Öte yandan sadece karşıtları değil Trump yanlısı
Amerikan elitleri de inanılmaz bir infial içinde.
Trump'ın Kaşıkçı vahşetini
'serseri katillerin işi olabilir' diye örtbas etme gayreti ve
'Suudilerle ilişkimizi bozamayız' çıkışı ise bardağı taşıran son damla oldu.
Senatör Warren, "
ABD Başkanı'nın Suudi Kralı'nın sözcüsü gibi davranmasını"
topa tuttu.
Beyaz Saray ile Kongre arasındaki 'Kaşıkçı ayrışması giderek güçlenirken Senatör Lindsey Graham, "
Veliaht Prens Kaşıkçı'yı öldürttü, o iktidardan gitmeli" diyenlerin simgesi haline geldi.
Oprah Winfrey, Bill Gates, Kobe Bryant, Michael Bloomberg, Morgan Freeman, Henry Kissinger, George Bush ve Bill Clinton gibi siyaset,
iş, spor ve sanat dünyasından yığınla
isim Trump'a ateş püskürüyor.
Google, Apple, Disney, Lockheed, Snapchat ve AMC
gibi şirketler Suudileri boykot dalgasına
katıldı.
ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford bile "
Suudilerle askeri ilişkilerde politika değişikliği olacaktır" demek zorunda kaldı.
***
Bu noktada giderek sıkışan ABD'nin
Türkiye'ye yönelik yaptırımlar, Doğu Fırat, FETÖ ve YPG gibi politikalarında zoraki değişiklikler yapması artık kaçınılmaz görünüyor.
Dolayısıyla Cemal Kaçıkçı'nın öldürülmesinden sonra
ABD, Suud ve İsrail bloğunun başta
İran ile Katar olmak üzere Yemen, Suriye, Libya, Mısır ve Ürdün siyaseti de büyük ölçüde revizyona uğrayacaktır.
Ayrıca aralıkta açıklanması beklenen
ABD ve İsrail'in Filistin'i çökertmeye yönelik '
Yüzyılın barışı' girişimine ise Suudiler artık beklenen katkıyı sunamayacaktır.
Görünen o ki Kaşıkçı depreminin ABD'de ve bölgemizde yol açtığı jeo-politik değişimler sadece bununla sınırlı kalmayacak.