Doğrusunu söylemek gerekirse vesayet döneminin kristalize hali olarak gördüğüm CHP zihniyetini çok iyi tanıdığımı zannederdim.
Ancak 24 Haziran seçim beyannamesinin dış politika bölümünü okuyunca ne kadar yanıldığımı anladım.
Türkiye'nin ana muhalefeti konumundaki bir partinin dünyaya, ülkesine, halkına, kültür ve tarihine bu denli yabancılaşabileceğini tahmin edemezdim.
Hayretler içinde kaldım.
Çünkü akıl alır gibi değil.
Sömürgeci zihniyeti içselleştiren böylesine patolojik ve Türkiye'nin gerçeklerine bu kadar yabancılaşmış bir seçim beyannamesi olabilir mi?
Dış politika bölümündeki her satır sanki İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump'ın metin yazarları tarafından kaleme alınmış.
***
Pro-aktif bir siyaset ve perspektif üreten dış politika anlayışı yerine beyannamede
Türkiye'nin itibarının nasıl
zedelendiği, imaj kaybettiği, yalnızlaştığı
ve maceraperest bir
strateji izlediğine dair
'emperyal vurgular'ın öne çıkması,
insana haliyle acı veriyor.
Bağımsız duruş sergileyip ülkemizin menfaatleriyle uyumlu
vizyoner bir dış politikadan çok CHP yönetimi, Türkiye'nin
ABD'nin dış operasyonlarında nasıl yeniden güvenilir ve işbirliğine açık bir taşeron haline getirilmesi için gereken adımları sıralamış.
Bu
apolojik dil ve
emperyal kompleksle malul bakış
açısı, Türkiye'yi yönetmek isteyen
bir partinin söylemi olamaz.
Bu anlamda beyannamede bırakın ABD'den hesap sormayı ona serzenişte bulunan bir yaklaşımdan dahi eser yok.
Tam aksine
Batı'nın huzur ve refahını gözeterek onun
değerler sistemine saygılı bir
'uydu politika' izleneceği vurgulanıyor.
***
CHP zihniyeti kendini en çok da
terörle mücadele, Filistin, Suriye ve Rusya başlıklarında ele veriyor.
Suriye başta olmak üzere bölgemizdeki bütün emperyal tezgâhların faturası
AK Parti iktidarına kesilirken özellikle Rusya ile ilişkilerin ticaretle sınırlı kalmasını arzulayan Amerikan bakış açısının açıkça pazarlanması dikkat çekici.
En acıklısı ise İsrail'in işgalci politikaları ve katliamlarıyla haksız Kudüs kararından tek kelime bahsedilmeyen
Filistin bölümünde, Siyonist tezlerin dörtnala at koşturmasıdır.
"Filistin sorununun İslami radikalizme ve anti-semitizme savrulmadan ele alınmasını sağlayacağız" diye saçmalayan CHP
yönetimi, vatanını savunan
Filistinli örgütlerin hak arayışları
ile onlara destek veren dünya
kamuoyunun
İsrail karşıtı protestolarını "İslami radikalizm" yaftasıyla terörize etmeye yeltenmiş.
***
Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkan CHP'nin en trajik duruma düştüğü
bölümler ise terör stratejisine
dair beyanları...
Beyannamede, "Terör ile mücadelede, BM
Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararlarına uyacağız" deniliyor.
Buradaki mesaj
"BM Güvenlik Konseyi FETÖ'yü terör örgütü ilan etmediği için biz de onu terör örgütü olarak görmeyeceğiz" anlamına
mı geliyor?
Zaten
'Ortadoğu ve Doğu Akdeniz' başlığını taşıyan
kısımda FETÖ, PKK/YPG/ PYD
ve DEAŞ yerine
İslamofobik bir yaklaşım sergilenerek radikalizm ile mücadele edileceği
belirtilmiş.
Ayrıca terörle mücadelede en etkin güç olan
TSK'nın Suriye'deki misyonunun gerekli diplomatik adımlarla desteklenerek bir an önce sona erdirilmesi de isteniyor.
Bu anlamda CHP'nin hazırladığı dış politika beyannamesi celladına âşıklar için kullanılan
Stockholm Sendromu'ndan daha sistematik ve daha kültürel bir psikoza işaret ediyor.
Bu beyannameyle aslında
CHP, ülkemiz ve geleceğimiz için en öncelikli güvenlik tehdidine dönüştüğünü de beyan etmiş durumdadır.