İslam dünyasının nükleer güce sahip 193 milyonluk ülkesi Pakistan'da halk oyuyla seçilen Başbakan Navaz Şerif, Türkiye'deki 17-25 Aralık darbe girişimini aratmayan bir yargı kumpasıyla görevinden alındı.
Şüphe yok ki 2 Eylül 2016'da FETÖ'cü taktiklerle azledilen Brezilya Devlet Başkanı Dilma Roussef gibi Şerif de küresel bir operasyona maruz kaldı.
***
Anayasa Mahkemesi'nin 'darbe' gerekçesi 'yolsuzluk…'
Oysa asıl sebep
11 Mayıs 2013'te üçüncü kez seçilen Şerif'in ezber bozan politikalarla hem ülkesinde hem Güney Asya'da emperyal vesayeti sarsmasıdır.
Şerif, siyasetin yanı sıra askeriye ve yargının da hesap sorulabilir kurumlara dönüşmesinden yanaydı.
Ayrıca
Belucistan ve Hindistan sorununda barışçıl çözümü öne
çıkardığı için askeriye ile ters düşüyordu.
***
Dış faktörlere gelince
Afganistan, Katar ve Yemen sorunlarıyla ABD, Çin, İran ve Suudi Arabistan gibi aktörlerin çekişmesini
görüyoruz. Afganistan'da ABD'ye boyun eğmeyen
Şerif,
Taliban ile görüşmeleri destekledi.
Katar krizinde taraf olmayı istemedi.
Yemen savaşında ise ne Suudilerin yanında ne de İran'ın karşısında yer aldı.
Pakistan, İran karşıtlığı öne çıkan Suudi liderliğindeki
"İslam NATO'su"nda yer almayı da reddetti. Pakistan'ın ilk gerekçesi İran ile olan 909 km'lik sınırı; ikincisi de Sünni-Şii çatışmasının Müslümanları daha da böleceğiydi. Şerif'in bu milli ve yerli duruşu ABD ile Suudileri çileden çıkarmaya yetti de arttı. Bu nedenle darbenin fermanı
21 Mayıs'taki ABD-Arap ve İslam Ülkeleri Zirvesi'nde verildi. Riyad'daki zirvede Şerif'in kürsüye çıkması engellendi. Bu yetmezmiş gibi
ABD Başkanı Trump konuşmasında, terörizm mağdurları arasında
Hindistan'ı bile anarken
70 bin vatandaşını teröre kurban veren Pakistan'ı ise pas geçti.
***
Kuşku yok ki ABD'nin rahatsızlığının temelinde İslamabad ve Pekin arasındaki ekonomik, askeri ve siyasi işbirliği yatıyor. Örneğin Şerif'in 14 Ağustos'ta
İslamabad'da açılacak en büyük havaalanına Çin lideri Şi Jinping'in adını vermesi bile ABD'nin uykusunu kaçırmıştır. 1960'lardan beri İslamabad'ın
6 nükleer reaktörünü inşa eden Çin, enerji açığını gidermeyi garanti ederek Pakistan'a yapacağı
yatırım miktarını da 2016'da 57 milyar dolara çıkardı.
Belucistan'daki Gwadar limanını yapıp burada Cibuti'den sonraki ikinci deniz üssünü kurmaya hazırlanan Çin, jeo-stratejik lokasyonundan dolayı Pakistan'ı Batı Asya (İran ve Arap dünyası) ile Afrika'ya açılan hayati kapısı olarak görüyor. Pekin için Pakistan, Hindistan'ı kuşatmada da en kilit ülke konumunda ayrıca. Bu yüzden iki ülkenin
"dağlardan yüksek, okyanuslardan derin, baldan tatlı ve çelikten daha sağlam" diye nitelediği ilişkisi adeta ABD'nin küresel kâbusuna dönüşmüş halde.
***
Nitekim
Foreign Policy dergisi mayısta Çin-Pakistan ittifakının Hindistan ve ABD'de yol açtığı öfkeyi geniş bir dosya olarak işledi.
Yine mayısta
Kongre'ye sunulan Pentagon raporunda Çin-Pakistan ittifakının
ABD'nin Güney Asya, Avrasya ve
Ortadoğu'daki çıkarları önünde en büyük küresel
tehlikelerden biri olduğu vurgulanarak "acilen
önlem alın" çağrısı yapılmıştı. Pekin faktöründen
başka arkasında
100 milyonluk Pencab demografisi de bulunan
Navaz Şerif,
her zaman "derin Amerika" ile Suudilerin yakın
markajında yer aldı. Ve aradıkları fırsatı yakalayan
odaklar hemen düğmeye bastı.
Ancak zafer narası için henüz çok erken.
Çünkü
Güney Asya, Avrasya ve Arap dünyasındaki küresel güç mücadelesi daha yeni başlıyor.