SABAH'ın 8 Mart tarihli sayısında Karısını Dövmekten Yargılanan Profesör Kadın Kongresinde başlıklı bir haber yayımlandı. Haber şöyle: "Eşine dayak attığı gerekçesiyle yargılanan Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu, Dünya Kadınlar Günü ile ilgili kongreye 'bilimsel danışman' olarak katıldı. AKUT'un kurucularından da olan, Çalışma Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İhsan Kuvvet Lordoğlu (57) ile Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi eşi Prof. Dr. Ayşegül Yaraman Lordoğlu (51) arasında 15 Mayıs 2007 günü çıkan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü.
Ayşegül Yaraman Lordoğlu İstanbul 2. Aile Mahkemesi'ne boşanma davası açtı. 6 ay süreyle eşinin evine ve işyerine gelmemesi için ihtiyati tedbir kararı çıkan profesör koca hakkında, 'Eşe karşı kasten yaralama' suçundan 1 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle de dava açıldı. Ve o Prof. Lordoğlu dün, tam da mahkemelik olduğu konuda, Sakarya Üniversitesi'nin Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 57 Mart arasında düzenlediği kongredeki iki panelde oturum başkanlığı yaptı."
Bu, 11 Aralık tarihli Profesör Çifte 'Eşi Yaralama'dan Dava başlıklı haberin ardından gelmişti. O haberde, çift arasında çıkan tartışmanın kavgaya ve karşılıklı yaralamaya dönüştüğü, her ikisinin de birbiri hakkında dava açtığı, hapis cezasıyla yargılanacakları kaydedilmişti.
Son olarak da 21 Mart tarihli gazetede çıkan bir haberde de Lordoğlu'nun eşi Ayşegül Yaraman'ın "yara izi tespiti" için Adli Tıp Kurumu'na sevkine karar verildiği bildirilmekteydi.
Kuvvet Lordoğlu, çıkan haberlere bazı itirazlar iletti.
* Eşimle 2007 yılında asla şiddet içermeyen bir tartışma sonunda ayrıldım. Ancak kendisi bazı nedenlerle kafasını dolap kapağına çarpmasını 'yumruk atıldı' biçiminde gösterip 4320 sayılı yasadan yaralanarak beni evimden uzaklaştırdı. (Yargıtay Yolu kapalı olan bu karara karşı Şubat 2008'de AİHM'ye başvurdum). Ayrıca Temmuz 2007'den bu yana da eşe karşı kötü muameleden dolayı 3. sulh ceza mahkemesinde yargılanmaktayım.
* Benim karıma dayak atmadığım size sunulan adlı tıp raporları ve Prof. Şebnem Fincancı Korur'un değerlendirme raporu ile açıkça bellidir.
* Sürmekte olan bir dava sonucu belli olmadan sanki olmuş ve ceza almışım gibi yanlı bir haber yapmak gazeteciliğin etik kuralları ile bağdaşmakta mıdır?
* Benim de yüzümd e ve kolumda kalıcı izler kalması karşısında eşime karşı dava açtığım halde bundan yazıda söz edilmemesi de ne ölçüde etik kurallarla bağdaşmaktadır?
Yorum: Dava sürmekte olduğu için dikkatli olmak gerekir. SABAH'ın verdiği üç habere okur gözüyle bakınca Lordoğlu'na bir nokta dışında hak vermek mümkün gibi görünmüyor.
* Bize sunduğu raporlar hakkında yargıç kararı verecektir. Gazete veya gazeteci bunlara bakarak kesin hükümde bulunmaz, bulunamaz.
* Her üç haberi de okuyanların Lordoğlu'nun davası sonuçlanmış ve ceza almış gibi bir sonuca varacaklarını hiç sanmıyorum. Ne başlıklarda böyle bir ifade veya ima var, ne de haberlerde. En "kritik" sayabileceğimiz 8 Mart tarihli haberde bile "dövmekten yargılanan" denmiş.
* Karşılıklı dava açılmış olduğu, 11 Aralık tarihli haberden anlaşılıyor. Bunun sonradan gelen haberlerde de belirtilmesi "hakkaniyet" açısından doğru olurdu.