Şoke edici ayrıntılar içeren haberleri nasıl vermeli? Nisan sonunda Avusturya'nın Amstetten kasabasından gelen bir haber, bütün dünyayı dehşete düşürdü. 73 yaşındaki Joseph Fritzl, evinin bodrum katına kapattığı öz kızına 24 yıl boyunca tecavüz etmiş, bu akıl almaz ilişkiden 7 çocuğu olmuştu.
Polis soruşturması derinleştikçe gelen ayrıntılar, korkunç bir gerçeği gözler önüne sermekteydi.
Hikâye kapanmış değil.
Hâlâ yeni şeyler öğreniyoruz.
Ama okurların bazıları memnun değil.
İki tür tepki aldık bu haberlere. Bir kesim okur, "gazetemde bu iğrençlikle ilgili hiçbir şey görmek istemiyorum" tavrında.
Bazı okurlar ise, ayrıntıların "iştahla sergilendiğinden" dem vuruyor.
Bir okur, örneğin, "Asrın Sapığı Annesini Arzulamış" başlığı altında verilen haberi "bununla amacınız nedir? 6 milyarda bir çıkan bir sapıklığı meşrulaştırmak mı?" diye sorguluyor.
Bir başka okurumuz, 7 Mayıs tarihli "Torununa da tecavüz etmiş" başlıklı habere tepki gösteriyor. "Haberde belki böyledir diye 'sanıldığı'nı vurgulamış gazetemiz. Oysa başlık sanki yapmış gibi. Evet, bir şüphe var, ola ki yapmıştır ama siz niye baştan karar verdiniz? Yanıltmayın bizi.." diye yazmış.
Son derece rahatsız edici, irkiltici, hemen tüm dünyada tabu sayılan bir alanda ortaya çıkan bu gelişme, gazetecilik açısından da düşündürücü.
Zorluk, sadece "içeriğin" şoke edici olmasında değil.
Bu gelişmeyi "haber" olarak görmeyen gazete veya TV yok gibi.
"Bu haberleri hiç vermeyin", acaba gerçekçi bir tavır mı?
Elbette değil.
Öyle olmayınca, dil ve yaklaşım, "haberin nasıl verileceği" öne çıkıyor.
Fritzl, tabloid medya tarafından "asrın sapığı" ilan edildi.
"Canavar baba" sıfatını da aldı. Kimi gazeteler, başta İngiltere olmak üzere pek çok ülkede 24 yıl yaşanan dehşetin ayrıntılarını adeta şehvet duyarak verdi.
Okurların hissiyatını dikkate alarak, SABAH'ın 28 Nisan'dan düne kadar verdiği toplam 12 haberi taradım.
Olayın ortaya çıkmasıyla "ne oldu" sorusunun cevabı netleşmeye başlayınca, gazete 29 Nisan'da iç sayfada hayli ayrıntılı bir haber sundu. Pek çok soruya cevap veren, okurun "öğrenme ihtiyacı"nı karşılayan bir haber. Tek sorun, bu haberde "sapık baba" kavramının aşırı kullanımı. Aynı niteleme 30 Nisan'daki müteakip haberde de var. 5 Mayıs'taki haberde ise "Avusturyalı baba", "korkunç baba" gibi farklı sıfatlar kullanılmış. 7 Mayıs tarihli haberde gayet "nötr" bir dil kullanılmış, ama bu kez başlık okurun işaret ettiği gibişüphe yerine kesin bir hükme ("torununa tecavüz etmiş") yer vermiş. 8 Mayıs'ta bu kez babanın ifadesi başlığa "canavar değilim" şeklinde yansımış.
Anlatımda okurlar açısından endişeli olmamı gerektirecek bir hal göremedim.
Bu hadisenin gelecek safhalarını da haberleştireceğimiz için, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde "duygu sömüründen kaçınmak" ilkesinin altını da çizmeliyim.
SABAH şimdiye dek, çoğu küçük olanhaberlerde, "ne oldu?"nun yanıtını verdi.
Ama başka sorular da var: Baba "sapık" mı, "deli" mi, "ruh hastası" mı? Akli dengesi tamamen altüst biri mi? Adamın karısı neden sırrı sakladı bunca yıl? Komuşlar, mahalle neden görmezden geldi? Bu hadise bize Avusturya toplumu hakkında ne diyor? Avrupa'da ciddi uzmanlar bu çerçevede neleri öne çıkarıp tartışıyor?
Eğer bu sorulara da yer verir, cevapları daha geniş bir fotoğrafın içinde yerli yerine oturtursa, irkiltici ayrıntıları dikkatlice ayıklarsa, SABAH, okurlarının bu dehşetengiz olayı çok daha sakin ve akılcı olarak anlamasını sağlayabilir.