GAZETEMİZİN sürekli okuru, köşe yazarı Mustafa Mutlu, SABAH'ın son günlerdeki haberciliğinden şikâyetçi.
Okurumuzun gündeme getirdiği bazı eleştirilere açıklık getireyim.
- Yorumlu başlık : Mutlu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın AKP'ye kapatma istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurusu ardından, SABAH'ın "Meclis'i de Kapatın" manşetini yanlış bulmuş. Bunu "çılgınca iktidar aşkı" diye niteliyor. Aynı eleştiri, SABAH köşe yazarı Hıncal Uluç'tan da gelmişti. Ben, gazetelerin yorumlu / tavırlı başlıklarla çıkmasına hep karşı çıktım. Ancak, Türkiye'de hemen her gazetenin yorumlu başlıkla çıkması artık bir gelenek halini aldı, aksi yönde hiçbir kıpırdama yok. Bu "toplu tercih" bana hâlâ yanlış geliyor. Ancak, eleştirilen manşet, bununla hiç alakalı değil. Bir kere, kapatılması istenen AKP ve DTP'nin sandalye sayısı, 550 sandalyeli Meclis'te 360, yani Meclis'in yüzde 75'inin üzeri. Manşet bu manzaraya dikkat çekiyor. Ayrıca, bu gazete, yayın politikasını "AB'den yana" ve "demokrasiden yana" diye belirleyeli epey oldu. Bu, sözde değil, özde demokrasi ve AB savunuculuğu. Genelde sakin manşetler atan İspanyol gazetesi El Pais, bu geleneğini Meclis'i darbeciler bastığında bozmuş ve demokrasiden yana "bağıran" bir manşetle çıkmıştı. SABAH, 27 Nisan e-muhtırası ardından da "Darbeye Hayır" manşetini tercih etmişti. Olması gereken de budur, hep bu olmalıdır.
- Gazetenin köşe yazarları İlhan Selçuk'a hakaret ediyor : Ombudsmanlar, köşe yazılarına karışmaz. Ben daima genel yayın yönetmenlerinin hukuk alanını zorlayan üsluplara müdahale hakkını savundum. Basınımızın yöneticileri bir gün bu alanda uzlaşır mı? Bilemem. Şunu da ekleyelim: İlhan Selçuk'a hassasiyet gösterenlerin, kendilerinin "şımarık tarikat çocuğu" hakareti etmemesi, çok daha önemlisi Turgut Özal'a "TÖ" diyen Cüneyt Arcayürek'i ve Recep Tayyip Erdoğan'a "RTE" demeye devam eden İlhan Selçuk'u da kamuoyu önünde ayıplaması gerekir.
- Gazete yayını yasak olan bir belgeyi yayınladı : SABAH'ın Ergenekon soruşturması sorgulama dökümlerini yayınlaması, gazetecilik refleksi ile ilgili bir karar. Evet, hazırlık soruşturmalarının yayını yasaktır. Ama, şu daha önemlidir: Basın, "dördüncü kuvvet"tir. Kamuyu birinci dereceden ilgilendiren her gelişmede ilk refleks, "bunda kamu yararı varsa, ben halkı bilgilendirmeliyim"dir. Bu noktada editör, riskli bir karar alır. Tıpkı, New York Times gazetesinin Pentagon belgelerini yayınlaması gibi. Tıpkı, Cumhuriyet gazetesinin bir zamanlar Kartal Demirağ'ın Özal suikastı ifadelerini yayınlaması (Erbil Tuşalp'ın gözaltına alınmasına yol açmıştı) gibi. Çok önemli olaylarda bu tavır hep alınmıştır. "Gazetecilik nedir?" sorusu unutulursa, gazetecilik yapılmaz hale gelir. Eğer kullanılma ve halkı yanıltma söz konusu ise bu zaten er geç ortaya çıkar.