BU satırlar, bu gazetenin köşe yazarlarından Umur Talu'nun geçen Cuma günkü yazısından:
"Kahpe kurşun, pusu, mayın, bomba, infaz, işkencede hayatını, babasını, annesini, evladını yitiren herkes için yüreğinin acıdığını, acıyabileceğini hissedenlerin;
Üstüne üstlük, bir de siyasetçi, bürokrat, cemaat, grup, sivil toplum temsilcisi, kanaat önderi, kamu görevlisi, öğretmen, akademisyen, hele hukukçu, hele gazeteciyse...
1. Kürt sorununun şiddet sorunundan, terör, terörle mücadele, Irak çıkmazından kurtarılması, siyasetin silah gölgesinden çıkarılması, ölümlere, cenazelere, şiddete, etnik nefrete dair iki yüzlü olunmaması için uğraşması gerekir.
2. İçine kapanan, kıvrılan ve kendi içine iteklenen bir toplumsal ortamda, milliyetçiulusalcı hassasiyet ve eğilimler ile şiddet odakları, örtülü savaş tezgâhları, kışkırtıcı diller, nefret, intikam, ırk, ölüm kutsaması yeraltı ile işbirliği halindeki hücre yapıları, resmi veya gayrı resmi, açık veya gizli paranoyalar, bizatihi bölücü, dışlayıcı zihniyetler arasındaki bağın törpülenmesi için uğraşması gerekir.
3. Elbette tek başına manası (ve bazen şiddeti) olan kimliklerin yanı sıra, kesif umutsuzluk, şiddet, nefret, paranoya, düşmanlık, ırkçılık, faşizm, şovenizm, fanatizm gibi insan ve toplum hastalıklarının, ekonomik dışlanmışlık, yoksulluk, maddi korku ve endişe, geleceksizlik, sıkışmışlık, güvensizlik, başarısızlığa mahkûmiyet gibi toplumsal adaletsizlikler üstünde coştuğu ve kitle tabanı ile tetikçiler bulduğunu unutmaması gerekir.
4. Bu ülkede sıcak, kıyıcı ve özellikle ruhumuzu bölücü bir "iç savaş" halinin, Türkiye'yi bölgedeki daha sıcak, daha kıyıcı ve kahredici, yok edici, çürütücü savaşlara, etnik ve dini nefret savaşlarına ve bu arada emperyalizm hempalığına daha çok sürükleyeceğini aklından çıkarmaması gerekir."