Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Taht kavgalarını babalar mı kazanır oğullar mı?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

İyi Parti Lideri Meral Akşener iyiden iyiye CHP'nin içişlerine karışmaya başlayınca Kılıçdaroğlu'ndan bir hamle daha geldi. Akşener ile birlikte sahneledikleri "Saraçhane tiyatrosu" ile mağduriyet edebiyatına soyunan İBB Başkanı, dün CHP grup toplantısındaydı.
Tahmin edeceğiniz gibi İmamoğlu konuşturulmadı. Toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu, İmamoğlu'nun gözlerine bakarak, "Ekrem İmamoğlu ile baba-oğul gibiyiz. Kendisi CHP'nin evladı olduğu kadar benim de evladımdır. Ona sahip çıkmak benim de boynumun borcudur" dedi.
İmamoğlu da "Gurur duydum" demiş.
Gurur duymakta haklı. Meral Akşener ile ana-oğul ilişkisi yaşarken bir de ortaya baba figürü çıktı...
Siyaset gerçekten çok zor bir iş. Birbirinden zerre kadar hazzetmeyen iki siyasi aktör, birbirlerinin gözünün içine bakarak rol yapıyor. O grup toplantısındakiler ise bu sahteliği bildiği halde ses çıkarmıyor. Herkes adeta Oscar'a aday olacak şekilde rolünü çok iyi oynuyor.
Ama İmamoğlu'na bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Tarihte baba-oğul arasındaki taht kavgalarında hep evlatların kellesi gitmiştir. Bunun birçok örneğini sayabilirim. İmamoğlu'nun, Kılıçdaroğlu ile yaptığı her görüşmede bunu aklından çıkarmamasında fayda var.

***


DEVLET KURUMLARI DEĞİŞTİ SIRA ÖZEL SEKTÖRDE
Pandemi senaryosunun ardından gelen Rusya-Batı savaşı, bütün dünyadaki ekonomik dengeleri altüst etti. Türkiye alışılmış kuralların dışında yeni çözümler arıyor.
Örneğin, hemen hemen bütün ülkeler enflasyona karşı yüksek faizle mücadele ederken Türkiye bunun tam tersini yapıyor. Ekonomik verilere bakacak olursak, Türkiye büyüme ve ihracat rekoru kırarken döviz rezervleri de son sekiz yılın rekor seviyesine ulaştı.
Ancak fiyatlar, cepleri yakmaya devam ediyor. Yüksek enflasyonun altında vatandaşı ezdirmeme çabası içinde olan iktidar, doğal olarak asgari ücrete ve maaşlara elinden geldiğince zam yapmaya çalışıyor. Böyle bir ortamda doğrusu da bu.
Ancak gözlemlerime göre çok büyük bir kitle, devletten zam ve kadro bekliyor. İnsanlar devlette çalışmayı, özel sektörden daha cazip buluyorlar. Devlet tabii ki memuruna iyi bakacak ve kollayacaktır ancak özel sektör cazibesini yitirmemelidir. Eğer çalışan için özel sektör önemini yitirirse buradan alınan vergilerle yaşayan devlet için de çok ciddi sorun olabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti, 20 yıllık iktidarı boyunca güçsüz ve çelimsiz devlet anlayışını unutturdu. Artık güçlü bir ordumuz ve dünyanın her yerine nüfuz edebilen bir devletimiz var. Sıra yerli ve milli sermayenin, yani özel sektörün gelişeceği düzenlemelerde. Yani vergi ve teşvik sistemlerinin basitleştiği, yeni girişimci ve yatırımcının yolunun daha kolay olduğu bir Türkiye hayal ediyorum. Özel sektör de bu konuda taşın altına elini koymalı. Türkiye eski Türkiye değil. Bunu muhalifler de kabul ediyor artık. Ancak bu değişimden özel sektör de nasibini almalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA