Piyasa, bilinçaltında şubat ayına kilitlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşik Arap Emirlikleri'ne yapacağı ziyaret, sanki Türkiye'ye döviz açısından ufuklar açacak.
BAE Emiri'nin bundan evvelki ziyaretinde 16 milyar dolar yatırım programıyla gelmesi, şubattaki ziyareti hayal ufkundaki rakamlara bağlıyor.
Bilmiyorum bu gerçek olur mu?
Aynı beklentilerin Suudi Arabistan için de söz konusu olduğu biliniyor.
Bu ülkelerle ilişkiler bozulduğu zaman akla gelmeyen kötülükler de devreye giriyor.
Mesela, bir kanun kaçağının Birleşik Arap Emirlikleri'ne sığındıktan sonra Türkiye'nin gündemine manevi el bombaları atması, hepimizi şaşırtmıştı.
Aynı şekilde Kaşıkçı cinayetinden sonra Suudi Arabistan veliahtının Türkiye'yi karşısına alan politikalar izlemesi de dikkatleri çekmişti.
EKONOMİNİN ASIL GÜCÜ
Biliyoruz ki taşıma suyla değirmen bir miktar dönüyor.
Ekonominin asıl gücü, ülkenin izlediği siyasete ve sahip olduğu potansiyele bağlı.
Ama toplum şu anda çekilen sıkıntıların geçici olduğunu bildiği halde Türkiye'nin potansiyeline sığmayan bazı gelişmelere de üzülüyor.
Bu sadece petrole ve doğalgaza değil, mesela sigaraya yapılan zamlarla da doğrulanıyor.
Bu kısırdöngüden acaba ne zaman çıkacağız?
Bulunan doğalgaz kaynaklarının Avrupa'nın bile ihtiyacını karşılayabileceği söyleniyor.
Bu enerji kaynakları henüz son kullanıcıya ulaştırılamadı.
Bu yüzden geçici de olsa yeni zamları konuşuyoruz.
TÜRKİYE'DE MUHALEFET YOK
Türkiye'nin bu noktadaki şanssızlıklarından biri de muhalefetin muhalefet olmamasıdır.
Ekonomide veya herhangi bir konuda çözüm önerisinin muhalefetten geldiğini hiç hatırlamıyoruz.
Sadece gevezelik ve yasadışılıklarla sürekli ilişki.
Türkiye'de muhalefet bu demek.
Ancak bilelim ki gerçek yine Türkiye'nin yanında.
Önümüzdeki yılın zenginliklerle ve olumlu açılımlarla geçeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz