Zafer Bayramı olan 30 Ağustos'u çocukluğumdan beri aynı tempoyla kutluyorum.
Aslında bu biraz gülünç.
Çünkü büyükler için bir şeyler ifade eden günler, küçükler için aynı anlamları taşımayabilir.
Nitekim çocukluğumuzda 30 Ağustos'un en önemli yanı, sınıfta kutlarken kimsenin gülmemesiydi.
Bu sürede bir öğretmen sıranın üstüne çıkar, elinde sopayla gülenleri kontrol ederdi.
Sınıfta bir çocuk güldüğü anda kafasında sopa patlardı.
ANADOLU'YU BIRAKMADIK
Oysa 30 Ağustos, bütün bu zaman dilimlerinin ötesinde bir anlam içeriyor.
Malazgirt'le Anadolu'ya girmeyi başaran biz Türklerin eski Anadolulular tarafından dışarı atılmasının engellenmesidir 30 Ağustos.
Kurtuluş Savaşı dönemine baktığımız zaman İzmir Yunanlıların, Antalya İtalyanların, İstanbul İngilizlerin ve Anadolu'nun diğer bölgeleri de Gaziantep, Urfa, Adana gibi Fransızlarındır.
Eğer 30 Ağustos zaferimiz olmasaydı biz Türkler, yeniden Asya yollarına düşebilirdik.
ATATÜRK'ÜN GERÇEKLEŞEN RÜYASI
Bugün bilinçsiz birileri, 30 Ağustos'u bugünün Türkiye'sine karşı ve Atatürk'ü kullanarak işlemeye çalışıyorlar.
Oysa bugünkü Türkiye, Atatürk'ün rüyalarında gördüğü büyük Türkiye'nin bir yansımasıdır.
Altyapısı, üstyapısı tamamlanmış ciddi bir orta sınıfı olan yerleşik bir ülkedir.
Bu Atatürk'ün antitezi değil, Atatürk'ün gerçekleşen rüyasıdır.
Atatürk vefat ettiğinden bu yana yönetime geçen cumhurbaşkanlarının ülkeye yaptıkları hizmetleri bir karşılaştırın, ne demek istediğimi anlarsınız...
Ve günün en aktif Kemalist'inin, Tayyip Erdoğan olduğunu görürsünüz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz