İlişkide bulunduğumuz dünya ülkeleri eğer Batı'dalarsa, bazılarımız aşağılık kompleksine kaptırırız kendimizi... "Onlar uygar, biz değiliz" benzeri herzeleri seslendiririz. Özellikle demokrasi ve insan hakları konusu gündeme geldiği zaman bu aşağılık kompleksi iyice tırmanır. "Demokrasi ve insan hakları nerede biz neredeyiz" falan deriz...

Bir örnek
Amerikan basınındaki bir haber BBC tarafından da alıntılanmıştı... Buna göre 1904 yılında bugün Kongo Demokratik Cumhuriyeti olan Afrika toprağında, esir tüccarları bir çocuğu kaçırıp Amerika Birleşik Devletleri'ne getirmişler. Bu çocuk New Orleans'dan başlayarak New York'a kadar çeşitli hayvanat bahçelerinde "Afrikalı yaratık" diye teşhir edilmiş. Şimdi yani 114 yıl sonra Ola Benga adındaki bu Afrikalıdan özür dilenilmesi gündeme gelmiş.

Biden ve Amerikalılar
Demokrat Parti'nin başkan adayı Biden'ın Türk demokrasisine Erdoğan'ı devirerek yardımcı olacağını söylediği konuşmasını dinlerken, müteveffa Demokrat Başkan Kennedy döneminde, yani 1960'larda Amerika'nın güney eyaletlerinde siyah derililerin oy haklarının bulunmadığını hatırlayıp gülmüştüm. Avrupa Birliği'nin merkezinde bulunan kurucu üye Belçika'nın Kralı Leopold da, 20'nci yüzyılın başında Kongo'daki zencilerin ellerini kestirirmiş ve Brüksel'deki hayvanat bahçesinde Afrikalılar teşhir edilirmiş.

Libya örneği
Bu tür vahşet ve ilkellik sahneleri bizim tarihimizde pek yoktur. Osmanlı'da Afrikalılar da, Asyalılar da vardı ve kimse bunlara "Yaratıklar" olarak bakmazdı. Bugünün dünyasında da Türkiye Cumhuriyeti dost ilişki kurduğu ülkelerde darbeleri körüklemez ve meşru yönetimlere saygı gösterir. Buna son örnek Libya'daki meşru yönetime karşı Türkiye'nin saygılı tutumuna karşı Yunanistan, Fransa ve bu gibi ülkelerin darbeci Hafter'i desteklemeleri gösterilemez mi? Kısacası artık gereksiz komplekslerimizi geçmişte bırakalım. Biz hem insan haklarına saygılıyız, hem de demokrasiye yürekten bağlıyız. Bunu hiç unutmayalım...