Barış zamanında savaş koşullarını yaşamak herhalde böyle olurmuş. 2'nci Dünya Savaşı'na girmemiş olmamıza rağmen İstanbul'da geceleri pencereler siyah perdelerle kapatılırdı. Bir uçak saldırısı olursa, pencerelerden sızan ışıklar düşmana yol göstermesin diye alınmıştı bu önlem.
Başkanlık Sistemi
Yine de biz hafif geçiriyoruz bu dönemi. Başkanlık Sistemi, önlem alma konusunda tam başarılı bir sınav verdi. Devletin kurumları eşgüdüm içinde çalıştılar ve İtalya ya da İspanya gibi olmadı sonumuz. Ama bir bakış açısına göre yine de yolun henüz başındayız. Yani daha can alıcı günler gelebilir. Buna hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Kavgaya devam
Aslında geniş kitleler gerçekten örnek bir dayanışma içinde, bilinçle karşılıyor olağanüstü koşulları. Duyurulan önlemleri bu geniş kitleler bilinçle uyguluyor ve yasaklara uyuluyor. Ama bir avuçluk kesim, sanki koronavirüs krizi yokmuş gibi, eski kavgalarını sürdürüyor ve nefret saçmaya devam ediyor... Galiba bunların iflah olmaları pek mümkün değil. Sosyal medyanın köpürtülmüş dalgalarında ömür boyu salınıp duracaktır bu kesim...
Daha ne kadar?
Barış zamanında savaş dönemi koşullarını ne kadar süre daha yaşamak zorunda kalacağız acaba? Koronavirüs salgınının süresi konusunda çok farklı görüşler var. Bazı açıklamalar, yaz mevsimi gelince ve hava ısınınca virüslerin de yok olacaklarını savunuyordu. Ama daha sonra bunun doğru olmadığı ve virüsün 36-37 derecelerde de yaşadığı anlaşıldı. Yani bu günler ne zaman geride kalacak henüz bilmiyoruz. Kötümser değerlendirmelere göre de Çin'de olayın bitmiş olmasına rağmen, Avrupa'da ve Amerika'da önümüzde uzun bir kriz dönemi daha bulunmakta olabilir.
Yola devam
Kalan süre ne olursa olsun ve koşullar ne kadar değişirse değişsin, biz toplum olarak bilincimizi ve kararlılığımızı korumaya devam etmeliyiz. Bu konuda dünyaya örnek olmayı sürdürmeliyiz.