Türk siyasetinde ilgi çekici bir tablo var... Cumhur İttifakı'nın gündeme getirdiği hangi tez varsa, buna dış ülkeler ve özellikle CHP karşı çıkıyor. Ana muhalefet partisi CHP sanki yurt içindeki yurt dışı gibi davranıyor. Bu garip çizgiyi Suriye sınırında "Güvenli Bölge" oluşturmak için yapılan operasyonlara karşı çıkılırken de gördük, Akdeniz'de bir hayat alanı oluşturmak için Libya ile kurulan ittifaka karşı çıkılırken de görüyoruz.
İhanet de olabilir
İktidardaki AK Parti'nin ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aldığı her karar ve atılan her adım tabii ki eleştirilebilir... Yakın geçmişte bu kararlara ortak olan eski Cumhurbaşkanı Gül'ün, eski Başbakan Davutoğlu'nun ve eski Başbakan Yardımcısı Babacan'ın bugün izledikleri siyaset, nankörlük olarak da nitelenebilir. Ama sonuçta siyasetin doğasında nankörlükten öteye ihanet kavramı da vardır. Yani eski AK Partililerin şimdi kendi geçmişlerini inkar etmelerini doğal olarak karşılamak da mümkündür.
FETÖ'ye yakın olmak
Ancak özellikle ana muhalefet partisi olan CHP'nin sanki bir Amerikan ya da Fransız kökenli kuruluş gibi davranmasını anlamak mümkün değildir. Gelişmeleri daha da derinine değerlendirdiğinizde, CHP sözcülerinin bazı söylemlerinin FETÖ'ye yakın figürlerin söylemleri ile özdeş olduklarını bile görebilirsiniz.
Gezi'ye övgü
Geçenlerde bir televizyon açık oturumunda CHP'ye yakın olduğu anlaşılan bir konuşmacı, "Gezi kalkışması"nı bile övüyor ve bu kalkışmanın demokratik bir eylem olduğunu söylüyordu. Tıpkı bazı CHP sözcülerinin 15 Temmuz 2016 darbe girişimine yaklaştıkları gibi bir durumdu bu...
Belirsizlikler
Sonuçta her parti yükselir ve iner de... Yani AK Parti iktidarının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sonsuza kadar bu konumlarını korumaları tabii ki mümkün değildir. Ancak özellikle Erdoğan'sız bir yönetimde FETÖ'yle kimin kararlılıkla mücadele edeceği ve Türkiye'nin hayati önemdeki siyasi adımlarını kimin destekleyeceği şu anda bilinmiyor.