Önceki akşam Fatih Altaylı'nın "Teke Tek"inde Ali Babacan'ı dinlerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bu programı izleyip izlemediğini merak ettim. Eğer izlediyse, acaba benim Babacan'ın tavrına karşı seslendirdiğim tepki ondan da gelmiş miydi?

Sanki başka biri...
Ali Babacan sanki siyasi geçmişinde ve birikimlerinde Tayyip Erdoğan'ın katkısı ve varlığı yokmuş gibi konuşuyordu.
Sanki düne kadar AK Parti'nin muhafazakar-milliyetçi çizgisinde siyaset yapmamıştı.
Sanki onu bugünlere taşıyan lider Besim Tibuk'tu ve liberal-demokrat bir partide siyasi bilinçlenmesini yaşamıştı.

Antika siyaset
Bir siyasetçinin Türkiye'yi evrensel üst değerlere taşımak konusunda iddialı olması tabii ki kınanacak bir şey değil. Ancak onun üst değerler olarak sundukları, dünyada da antika olmuş durumdalar... Avrupa Birliği'nin kimliğine şimdi Kuzey-Güney farklılaşması ve genellikle "İslamofobi" damga vurmuyor mu? Türkiye olarak içinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasını terk edip yönümüzü Avrupa Birliği'ne döndürsek acaba onlar bize "Gelin kucaklaşalım" mı diyecek?

Kolaycılıklar
Bu arada 15 Temmuz 2016 darbe girişimini ve FETÖ olgusunu yok sayarak bir siyaset ortamı oluşturmak kolay mıdır? Ya da PKK ile PKK'nın arkasındaki ABD gerçeğini yok sayarak, kim nasıl siyaset üretebilir ki? Ali Babacan gibi yaparak bunları iyice arka plana atıp, özlenen insan hakları ve özgürlükler benzeri temaları işlemek tabii ki kıskanılacak bir kolaycılıktır. Bunları anlatırken, İsrail ile Mısır'la kucaklaşmadan ve Suudi Arabistan'a ilanı aşk etmekten de söz edersiniz. Böylece "Yalnızlığımız"ı da sona erdirirsiniz.

Bir konu
Fatih Altaylı'yı bir haberci olarak kutluyorum... Çok bilinmeyen ama çok konuşulan bir konuyu açarak kamuoyu önüne getirdi. Ali Babacan bu söyleşi ertesinde şimdilik bir lider değil de sanki bir "Konu" değil mi?