Cumhurbaşkanı Erdoğan dün İstanbul'un belediye başkan adaylarını açıklarken, geride kalan yıllarda bu kente ne tür büyük hizmetler yapıldığını yeniden düşündüm.
Boğaz'ın altından iki yerden karşıya geçeceğimizi, üçüncü bir Boğaz Köprüsü'nün var olacağını, metronun kentin temel ulaşım sistemini oluşturacağını, 1950'lerde hayal bile edemezdik.
Erdoğan'dan Yıldırım'a
Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı seçildiği 1994'ten bu yana İstanbul'a AK Parti belediyeciliği değişmez biçimde egemen oldu. Ve daha sonra bu hizmet çemberi tüm Türkiye'yi içine aldı. 16 yıldır Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki AK Parti iktidarı var bu ülkede. Ve şimdi Erdoğan halkın oyları ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı... Kadir Topbaş'tan sonra nöbet Binali Yıldırım'da... Erdoğan İstanbul'u yola beraber çıktığı Binali Yıldırım'a emanet etti dün...
Hiç durmuyor
Bir insan bu noktada durup, "Ülkeme daha fazla ne tür bir hizmet sunabilirim ki" diye düşünebilir. Gerçekten de çoğu insan için ulaşılması imkansız gibi görülecek bir istikbal, Tayyip Erdoğan için sadece mazidir. Ama o hiç durmuyor.
Yeni hedefler koyuyor kendisine ve ülkesine... İstanbul ilçelerinin yönetimlerini bile uğraş alanı içinde tutuyor. Dün onu dinlerken, yaşadığım bu kenti gerçekten yaşanılır bir şehir haline getirdiğini düşünerek, içimden teşekkür ettim ona...
Yıldırım konuştu
Dün Binali Yıldırım'ın yaptığı konuşmayı dinlerken duygulandım...
"-Mevlama şükürler olsun yeniden birlikteyiz. Yeniden beraberiz. Topal Dursun'un ve Bahar Hanım'ın oğlu Binali, babam beni okuyayım diye İstanbul'a yolladı. Çok çalıştım, burada ortaokul, lise, üniversite okudum. Meslek sahibi oldum.
Aile babası oldum. Bu şehirde vekil oldum. Ben İstanbul'da Binali Yıldırım oldum.
Hizmetler
Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığı döneminde İDO Genel Müdürü olarak ekibinde yer alma şerefine nail oldum. İstanbul'un insanıyla Marmaray'ı Boğaz'ı barıştırmak için kucaklaştırmak için deniz taşımacılığını yaygınlaştırdım.
Eğer bu masmavi denize bir tuz tanesi kadar faydam olduysa Rabbime binlerce kez şükrediyorum."
Melih Altınok anlatıyor
Benim kentim İstanbul'u arkadaşım Melih Altınok önceki günkü yazısında pek güzel anlatmıştı. Onu alıntılayarak, bu günü geride bırakıyorum...
"-Nüfusu komşularımızın çoğundan fazla. Yunanistan 10 milyon, Ermenistan 3 milyon...
Daracık bir alanda, dünyanın ve yurdun her yerinden gelen misafirlerimizi de hesaba katarsak 20 milyon insanı ağırlıyor.
Öyle ki insan, bu aziz şehre kimi zaman bir tepeden bakınca yeni mimariye üzülse de...
Musluklardan temiz su akmasına, çöplerin yerinde olmasına, kanalizasyonun çalışmasına, trafiğin her şeye rağmen akmasına şaşırıp kalıyor.
Çöp üretimi
Resmi rakamlara göre tam 1 milyon beş yüz bin yapı var İstanbul'da... Her gün sokaklarına 20 bin tona yakın çöp atılıyor...
Kayıtlı 4 milyon motorlu taşıtın bulunduğu kentte günde 1000 araç daha trafiğe katılıyor.
Havası temiz... İstanbul'la aynı nüfusa sahip olan Pekin gibi kentlerde nefes almakta zorlanıyor insan... İstanbul, suç oranı açısından Tokyo, Amsterdam, Mexico City, New York City, Madrid ve Berlin gibi metropollerle kıyaslandığında da sonlarda yer alıyor."