Aymazlığın ve umursamazlığın bu aşamaya gelmesi en korkunç kâbusta bile görülmüş olamazdı...
Kaşıkçı cinayeti sonrasında Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'dan gelen görüntülere bir bakın. Ne demek istediğimi anlarsınız...
Utanmaları yok mu?
İlk görüntü Krallık Sarayı'ndandı...
Kral Selman ve oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman, katledilen Cemal Kaşıkçı'nın oğlu Salah ve kardeşi Sehal'ı, üzüntülerini söylemek için Saray'a getirtmişlerdi.
Ülke dışına çıkmaları yasak olan bu kardeşler babalarının katlinin organize edildiği mekânda, bu olayın bir numaralı sorumlusu karşısında eğilmek zorundaydılar.
Hangi gelecek?
İkinci görüntüde ise Muhammed bin Selman "Geleceğe Yatırım" toplantısının yapıldığı Riyad Ritz Carlton otelinde, yanında Ürdün Kralı Abdullah, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Başbakanı Şeyh Muhammed bin Raşid el Maktum, Pakistan Başbakanı İmran Han, Etiyopya Başbakan Yardımcısı Demeke Mekonnen, Kuveyt Sanayi ve Ticaret Bakanı Doktor Halid bin Nasır el-Rıdvan ve Kuveyt Maliye Bakanı Doktor Naif el-Hacraf olduğu halde, yüzünü kaplayan bir tebessümle kameralara poz veriyordu.
Ayıplı bir mekân
Sanki bu otelde ülkenin en zenginleri Muhammed bin Selman'ın emri ile üç ay süre ile hapsedilip, işkence görmemişlerdi.
Bu zenginlerin mal ve mülklerine el konulup, bunlardan sanki 80 milyar dolar haraç alınmamıştı. Böyle bir mekânda yerli ve yabancı yatırımcılar, şimdi de 50 milyar dolar gibi bir parayı bin Selman'a emanet etmeyi düşünüyorlardı... Ve sanki bütün izlerin Muhammed bin Selman'a dayandığı Cemal Kaşıkçı cinayeti de hiç olmamıştı. Ve üç bin katılımcı Muhammed bin Selman salona girdiğinde onu ayakta alkışlamışlardı.
Ya bizimkiler?
Böyle bir dünyada yaşamaktayız...
Bizim iç siyasetin aktörleri ise sanki uzaydaki bir planette yaşıyorlarmış gibi, Danıştay'ın ürettiği "Ant" sorunsalı üzerinde çeşitlemeler yapmaktaydılar. Ya da birileri "Acaba bu Cumhur İttifakı'nı nasıl yıkıp, Bahçeli'yi Meral Akşener'le kader ve ideoloji ortakları olarak baş başa bırakırız" diye hesaplar yapmaktaydılar.
Kâbus gibi bir tabloya uymuyor mu bu anlattıklarımız?