Uluslararası ilişkilere anlam katan "Barış" gibi "Çözüm" gibi "Uzlaşma" gibi "Diyalog" gibi kavramların hiçbir anlam taşımadıkları bir dönemi, Ortadoğu coğrafyasının fırtınaları arasında yaşıyoruz. Filistin'de yaşanan trajediyi veya Suriyeli insanların bitmeyen dramlarını görmezden gelmemiz mümkün değil ki... Irak'ın işgali sonunda milyonu aşkın insanın öldürülmesi veya bu ülkede Şiileri kayırmak isterlerken DEAŞ'ı üretmeleri, bizi de etkilemedi mi?
Ortadoğu'yu oyun sahası yaptılar
İşin en acı tarafı, Ortadoğu krizlerinin kaynağının hep dışarıdan beslenmesidir. 1'inci Dünya Savaşı ve sonrasında İngiltere ile Fransa, Ortadoğu coğrafyası üzerinde evcilik oynarlar, sınır çizerler, rejim değiştirirlerdi. 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra ise sahneye ABD ile onun koltuğu altında İsrail girdi. Sovyetler Birliği'nin Suriye ve Mısır'da karşı denge kurma çabaları bir işe yaramadı. 1948'de kurulan İsrail, Araplar ile girdiği her savaşta sınırlarını genişletti ve sonunda Kudüs de İsrail'in oldu.
Amerikan tribünündeydik
Biz Türkiye olarak bu dönemleri izleyici konumunda Amerikan tribününden seyrettik. Darbeler ve ekonomik krizler arasında geçen yıllarda, bırakın Filistin davasına çözümleyici katkıda bulunmamızı, Türkiye'nin kendi yarasına sürecek merhemi bile yoktu ki... 1974'te Kıbrıs'taki Türkleri kırımdan kurtarmak için yaptığımız askeri operasyon bile sonunda ABD ambargosunu ve 12 Eylül darbesini getirmişti.
Süper güç değiliz
Bugün Türkiye eskisinden daha farklı ve daha güçlüdür. Ama yine de bir Süper Güç değiliz. ABD Ortadoğu'da herkesi birbirine katarken ve Suudi Arabistan bile Filistinlilerin trajedisini değil İsrail'le dostluğu ön planda tutarken, işimiz çok kolay değil. Stratejik ortağımız ve ittifakımızın lideri ABD bugün her çeşit ambargoyla, bazen Rusya'yı bazen İran'ı tehdit ediyor. ABD'nin başlattığı ticaret savaşları, global bir ekonomik krize ortam hazırlıyor.
"15 Temmuz"u yaşamadık mı?
Evet... İktidarı ve muhalefeti ile çok bilinçli ve çok hazırlıklı olmalıyız. Sade Ortadoğu krizleri ile değil, ABD'nin desteklediği FETÖ ve PKK ile de uğraşıyoruz... Tekrar eski günlere döndürülmememiz için, anlamsız ve gereksiz kutuplaşmalardan kaçınmamız gerekiyor. Neticede daha dün, yani 2016'da 15 Temmuz darbe teşebbüsünü bile yaşamadık mı?