Doğan Grubu'na ait yayın organlarının topyekûn satılması dolayısıyla farklı medyalarda Aydın Doğan hakkında çıkan yorumları okurken, Bilişim Çağı'nın önümüzde açtığı yeni ufukların farklı bir boyutu dikkatimi çekti. Bu boyutu "Her konuda ve her alanda eşitlik" şeklinde olduğu gibi "Sınırsız şeffaflık" şeklinde de ele alabilirsiniz.
Yazılmayanlar
Sosyal medyanın değil internet medyasının bile olmadığı zamanlarda, büyük medya patronlarının ne özel hayatları, ne de mali durumları tartışılabilirdi.
Medya patronları dışa kapalı bir cemiyetin üyeleri gibiydiler.
İktidarlarla yaptıkları pazarlıklar, darbecilerle kurdukları ittifaklar, özel hayatlarındaki sorunlar yazılıp çizilmezdi. O dönemde Abdi İpekçi'nin öldürülmesi sonrasında Ercüment Karacan, Çetin Emeç'in öldürülmesi sonrasında da Erol Simavi basından çekilmişlerdi...
Bir Davos anısı
1980'li yılların sonlarında Başbakan Turgut Özal'la Davos'taydık... Özal'ın kaldığı Belvedere Oteli'nin barına girdiğimde Hürriyet'in o zamanki sahibi Erol Simavi'yi gördüm. Yanına gittim, birlikte oturup sohbete başladık. Davos'a neden geldiğini sorduğumda "Arkadaşım Kemal Ilıcak'ın mali problemleri var. Özal'la konuşup bunlara bir çözüm arayacağım" dedi.
Kısa görüşmeler
Derken o zamanki Sabah'ın yöneticisi Zafer Mutlu da otele girdi. Bir kenarda oturup beklemeye başladı... Biraz sonra Özal'ın basın danışmanı Can Pulak geldi bara... Erol Simavi'ye "Sayın Başbakan sizi bekliyor" dedi. Erol Simavi yukarıda yarım saat kadar kaldıktan sonra otelden ayrıldı. Daha sonra Can Pulak Zafer Mutlu'yu da Özal'ın odasına götürdü. Kısa süre sonra Zafer Mutlu da otelden ayrıldı.
Ne istemişler
Daha sonra ben Özal'ın odasına gittim ve "Erol Simavi ile Zafer Mutlu sizden ne istediler" diye sordum. Özal "Erol Bey'in problemli bir sigorta şirketi varmış. O sigorta şirketinin kendisinden alınıp kamulaştırılmasını istedi. Zafer Mutlu da Emlak Bankası'nın Ataşehir projesinin reklamlarının Sabah'a verilmesini istedi" diyerek yaptığı görüşmeleri anlattı.
Rahmetli Özal o dönemlerde sadece Milliyet'in sahibi olan Aydın Doğan'ın bir şeyi elde etmeyi kafasına koyduğu zaman bunu gerçekleştirmeden asla geri çekilmeyeceğini anlatırdı.
Ölçüyü kaçırmışlardı
Belleğimde böyle sayısız anı var.
Sadece 28 Şubat post modern darbesi döneminde devletten istenenler konusunda ölçü kaçtığı için Sabah'ın o zamanki sahibi Dinç Bilgin hapse girmedi mi?
Ama şimdi durum farklı. Gazeteler patronlara ait bilgileri yazmazlarsa internet siteleri yazıyor. Sosyal medya ise işin cılkını bile çıkartıyor. Kısacası şeffaf bir dünyada gazete patronunun ve sıradan okuyucunun özel hayatları eşitlendi.
Ancak bu eşitlik byte'lar dünyasında var. Paranın söz konusu olduğu atomlar dünyasında eşitlik ise tabii ki söz konusu değil.