Yakın tarihte benzeri pek görülmemiş, Türkiye'nin dış politikası açısından dönüm noktası olarak kabul edilecek günleri yaşamaktayız. NATO'ya girdiğimiz 1952'den beri izlediğimiz dış politika çizgisi galiba bu noktada kesilmek üzere...
İlk olay
Bu günküne benzer bir krizi 1964'te Kıbrıs'a yaptığımız hava harekâtı sonrasında yaşamıştık. Sovyet lideri Kruşçef'in Türkiye'yi tehdit etmesine ABD Başkanı Johnson bize gönderdiği bir mektupla adeta destek vermişti. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü Johnson Mektubu'na reaksiyon göstermiş ve "yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini alır" diyerek NATO'dan ayrılabileceğimizin sinyalini vermişti. Sonuçta İnönü TBMM'deki bir bütçe oylamasında 1965'te devrildi. Bizim NATO üyeliğimiz de devam etti...
İçleri boşmuş
Bugün daha ciddi bir olaylar dizisi sonunda yine NATO veya ABD ile bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyor Türkiye'nin ilişkileri. Amerika'nın Güney sınırımız boyunca bize düşman bir terör örgütünü silahlandırıp devletleştirmeye çalışması, "İttifak" ve "Stratejik Ortaklık" benzeri kavramların içinin boş olabileceğini bir kez daha gösterdi bize. Cumhurbaşkanı'nın, Dışişleri Bakanı'nın bu konudaki demeçleri işin nereye dayandığını göstermekte.
Dün daha da ilgi çekici bir değerlendirme Moskova'dan geldi... Rusya Dış ve Savunma Politikaları Konseyi Başkanı Fyodor Lukyanov, Rus medyasına şu açıklamalarda bulundu...
Sabır taşıyor
"- Türk sınırı boyunca yaşananlar Ankara tarafından varoluşsal bir tehdit olarak algılanıyor. Rahatsızlık düzeyini abartmak mümkün değil. Geçenlerde Türkiye'deydim, Türk devletinin her düzeyden temsilcileri, Erdoğan'ın partisi sadece bunu konuşuyor. Elbette ABD, Suriye'nin kuzeyinde sınır güvenlik güçlerini oluşturacağını açıklayarak aşırıya kaçtı. Türkiye'nin ABD'nin müttefiklerini vuracağını düşünmek güç. Ama Erdoğan'ın sabrı taşımak üzere."
NATO yok mu?
"- Şu anda Türkiye bağlamında NATO içinde olup bitenin kesinlikle emsali yoktu, böyle bir şey daha önce hiç olmadı, olamazdı da. Türkiye aslında sanki NATO hiç yokmuş gibi hareket ediyor. İlginç olan şudur ki, Erdoğan NATO Konseyi'ni acil toplanmaya çağırmak yerine, tehditler yoluyla doğrudan ABD'yi etki altına almaya çalışıyor."