İki tür yönetici vardır. Birinci tür gelecekte olabilecek gelişmelere göre önlemler de alır. Kararlarını günlük olarak vermez. İkinci tür yönetici ise hiç hesaba almadığı zorlukların krize dönüşmesi karşısında, ne yapacağını şaşırır.
Öngörüsüz başkan
Amerika'nın müttefiki olan ülkeleri birbirlerine düşürerek onlara silah satmaktan başka bir projesi olmayan ABD Başkanı Trump, selefi Obama'nın aldığı tüm kararları da yok saymayı alışkanlık haline getirdi. Örneğin Paris İklim Anlaşması'ndan ABD'yi çekme kararı aldı... Ve bu saçmalığa doğa bile isyan etti. Kasırgaları tufanlar izledi. Son olarak Güney Kaliforniya'da önce çamur seli, arkasından don geldi. İlk haberlere göre 17 ölü var, yüzlerce ev ve araç da tahrip olmuş durumda.
Doğa Trump'a karşı
ABD ve Kanada'yı etkisi altına alan ve "Kasırga bombası" denilen alçak basınç da, hafta sonu ülkenin kuzeydoğusunda sıcaklığı -50'lere kadar düşürmüş. Oysa Mars'ta bile şu an ölçülen sıcaklık -6'ymış. Ve ABD'yi, 1 Haziran 2017'de aldığı kararla Paris anlaşmasından çeken Trump Norveç Başbakanı ile ortak basın açıklaması yaparken "Anlaşmaya dönmemiz muhtemeldir. Çevreyle ilgili güçlü duygularımız var" diye konuşmuş dün...
Biz de kuraklık yaşıyoruz
Bu hava durumu ile ilgili benim de bir anım var. Eski Meteoroloji genel müdürlerinden rahmetli Fuat Adalı'nın bana anlattıklarını yine hatırladım. Ve biz de bu sıralarda Türkiye'de son yılların en büyük kuraklığını yaşarken, bu anım mutlaka bir yerlere gidecektir.
Bir Menderes anısı
1950'li yıllarda bir gün Başbakan Adnan Menderes, makamına çağırıyor Fuat Adalı'yı... Menderes'in yanında, o zaman Devlet Bakanı olan ve Adalı'nın da bağlı bulunduğu Fatin Rüştü Zorlu bulunmaktadır. Kısacası kurak bir yaz günü, Adalı, Menderes'in makamına giriyor. Başbakan Menderes, öfkeli bir sesle soruyor Meteoroloji Genel Müdürü'ne...
- Fuat Bey. Bu kuraklığın sonu ne olacak? Bu böyle giderse, buğday ithal etmek zorunda kalacağız. Bu havaların durumuna ne diyorsunuz?
Anadolu böyledir...
Adalı, boynunu büküp, konuşuyor...
- Beyefendi, Anadolu'nun iklimi böyledir. İki yıl yağış olursa, üçüncü yıl kuraklık gelir. Bakın Osmanlı tarihine... Her üç yılda bir, kuraklığın ertesinde, Osmanlı orduları sefere çıkıp, fütuhat yaparmış. Devletin hazinesi de, insanların midesi de, böylece doldurulurmuş.
Baraj yapalım
Menderes "Peki biz ne yapalım" diye sorunca Fuat Adalı "Baraj yapalım efendim. O zaman, yağmur yağmasa da, tarlaları sulayabiliriz" diye cevap veriyor. Adalı odadan çıktıktan sonra koridorda yürürken, Fatin Rüştü Zorlu geliyor yanına "Yağmur yağacak desen olmaz mıydı? Beyefendi'yi neden üzdün" diyerek azarlıyor.