Ülkelerinin yarınından emin olmadıkları için yurtdışındaki ülkelere göç etmeye ve o ülkelerin uyruğuna geçmeye çalışan Beyaz Türklerin hikâyeleri hiç bitmez ki... 1980'e dayanan günlerde de 70 bin Türk vatandaşı "Green Card" almak için ABD'ye başvurmamış mıydı? Bugün de Yunanistan'a, İspanya'ya İngiltere'ye göçmeyi seçen Beyaz Türkler var. Barselona'daki emlak alımlarında Türkler ikinci sıradaymış. Bakarsınız Katalan bağımsızlığı sonrasında da Madrid'e göç ederler. Bunların bir bölümü de 15 Temmuz darbe girişiminde rol alıp, başarısızlıktan sonra Avrupa ülkelerine sığınanlardan oluşmuyor mu?
Saplantılı nefretler
Bir imkân bulamayıp Türkiye'de kalanlar ise, Tayyip Erdoğan'a dönük saplantılı nefretlerini çeşitli şekillerde sergilemekteler. Bunların bir bölümü 15 Temmuz'un düzmece olduğunu iddia ederken, bir bölümü de çaresizlikten FETÖ'cü olmayı seçiyorlar. Tıpkı geçmiş askeri darbeler öncesindeki iktidarlara ve siyasi liderlere duydukları saplantılı nefretten ötürü ne tür yanılgılara düştüklerini sonra fark eden eski kuşak Beyaz Türkler gibiler yeni kuşak Beyaz Türkler de...
Selim İleri'nin gözlemleri
Arşivimde sakladığım 2008'de yayınlanmış bir yazısında, Selim İleri 1950'leri anlatan romanlara göndermeler yaparak Demokrat Parti iktidarını ve 27 Mayıs darbesinde aile olarak yaşadıklarını anlatmıştı... Bu yazının birkaç satırbaşını aktarayım:
- Demokrat Parti iktidarının yapıp ettiklerinden birçok kişi kim bilir ne kadar yılmıştı. İhtilâl büyük sevinçle karşılandı. Annemle babamın birbirlerine sarılarak gözyaşı döktüklerini hatırlıyorum.
Darbe ve sonrası
- Birkaç gün sonra, Demokrat Parti döneminde Devlet Demir Yolları Umum Müdürü olan dayım apar topar götürüldü. Nereye? Kimse bilmiyordu. Hazirandı ve çok sıcak bir akşamdı; babam geç saat eve geldi, askerî izin çerçevesinde dayımla görüşebilmiş, dayım iyiymiş. Birkaç ay sonra da, babam 147'ler arasında üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldı.
- 27 Mayıs'tan sonra, Yassıada Mahkemeleri başta olmak üzere, basındaki iftira kampanyasıyla, mahalle, kahvehane dedikodularıyla, hasetlerle, Türkiye epey bir geriye, toplumsal cinnet açısından ileriye, uygarlık dışına, toplumsal hastalıklara sürüklendi.
Ayhan Aydan olayı
- Menderes'ten nefret edenler, Yassıada döneminde tavır değiştirmeye başlamışlardır. Bebek davası sırasında Ayhan Aydan diye soylu bir insan, değerli bir soprano toplumsal ortak bakışın kaderini değiştirdi. Ayhan Aydan, duruşmaya geldiği gün, bir Anna Karenina'ydı. Herkesin eski başvekili yerden yere çaldığı o günlerde, Ayhan Aydan "Beyefendiyi sevdim..." diyebildi.
Yukarıdan bakabilmek
Yaşanan dönemlere belirli bir zaman geçtikten sonra, Selim İleri gibi yukarıdan bakabilmek, tabii ki önemli. Ama zamanı yaşar ve güncel olayların akışı sizi etkilerken de, saplantılı nefretlerden arınmış şekilde değerlendirmeler yapabilirsiniz. Özellikle "Seçilmişler"e dönük saplantılar konusunda dikkatli olmayı seçebilirsiniz.
Özetle, "Bu kadar kötü olmamıştık" diyerek yurtdışına göç etmeye çalışanların yanılgıları sizi de etkilemesin. Bugüne öyle bakamıyorsanız hiç olmazsa yakın düne daha yukarıdan bakmayı ve o dönemdeki yanılgıları görmeyi deneyin...