Bugün özellikle Washington'da olup bitenleri izlerken kendi kendime "Bizim yaşadıklarımız bizi çok üzdü ama şükredelim ki daha da derin yaralar açamamışlar" diyorum.
Seçilmiş Başkan Donald Trump hakkında FBI'ın "Rusya ile ne bağlantısı var, yoksa Trump'a seçimi Putin mi kazandırdı" içerikli araştırma yaptığı günleri yaşıyoruz. Belli ki Amerikan derin devletinin patronları mümkün olsa Trump'ı görevinden azledecekler. Daha doğrusu ellerinden gelse darbe yapıp devirecekler.
Hep ABD vardı
Düşünebiliyor musunuz? Dünyanın en güçlü demokrasisinde, kimse kimseye güvenmiyor. Bizim 17-25 Aralık'ta yaşadıklarımızın benzerleri şimdi Washington'da tezgâhlanıyor. Ve bu ülke hem ekonomik hem de askeri gücü ile yıllardır bize de patronluk ediyor. Demokrasimizin rafa kaldırıldığı askeri darbelerin arkasında daima Amerika'nın bulunduğunu bilerek ve kabullenerek yaşamadık mı?
Son noktayı koyduk
Bereket bir noktada "Yeter artık" diyebildik. Bu nokta 2000'li yılarda istikrarlı bir hükümete sahip olmamızla mı başladı, yoksa son nokta 15 Temmuz 2016 akşamı mı koyuldu, bilemiyorum. Ama bugünlerde yaşadıklarımız, o son noktanın dost ve müttefikler tarafından hoş karşılanmadığını da kanıtlamıyor mu? Türkiye'den kaçan darbecilerin, FETÖ'cülerin ve PKK'lıların dost ve müttefik ülkeler tarafından kucaklanması, başka türlü nasıl değerlendirilebilir?
Sisi gibi olmak
15 Temmuz darbe girişimi başarıya ulaşsaydı belli ki Avrupa Birliği ülkeleri Mısır'daki Sisi darbesine darbe diyemedikleri gibi, Türkiye'deki FETÖ darbesini de sessizce onaylayacaklardı. Bu darbe ile Türkiye'nin demokrasiye kavuştuğunu bile söyleyenler mutlaka çıkacaktı.
Bağımsızlık temel değer
Kısacası olayları soğukkanlılıkla değerlendirdiğimizde, şu an içinde bulunduğumuz sürecin sağlıklı biçimde devam etmesinin bağımsızlığımızı koruyabilmemize bağlı olduğunu görebiliyoruz. Kendilerini patron olarak gören ülkeler bu tür bağımsızlıklardan pek hoşlanmıyorlar. Ama o patronların da kendi içlerinde nelere bağımlı olduklarını artık açık ve seçik görebiliyoruz. Bakalım Trump'ı da devirecekler mi?