Sürekli seçim kaybeden siyasi partiler ve bunların yönetici kadroları bir noktada durup "Nerede hata yapıyoruz" sorusuna cevap aramalıdırlar. Bu cevabı bulmaları sade kendi mesleki başarıları açısından değil, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin sağlığı açısından da gereklidir. Rekabetçi olmayan demokratik sistem sonunda mutlaka yozlaşır...
Bugün çok önemli bir oylamanın arifesindeyiz. Nisan ayında yapılacak referandum, sistemin işleyişi konusundaki yenilikleri halkoyuna sunacak.
Bu referanduma dönük olarak siyasi partilerin şimdiden belli olan tutumlarından anlaşıldığına göre AK Parti ve MHP "Evet"in, CHP ve HDP ise "Hayır"ın kazanmasından yanalar.

Sertlik kime yarıyor?
İşte bu noktada özellikle CHP'nin geçmiş başarısızlıklarından ders alması gerekiyor... Geçmişteki bütün seçimlerde ve referandumlarda, CHP sert bir üslubu benimsemiş ve AK Parti'nin "Ak" dediğine "Kara" demeyi yeğ tutmuş ve her seferinde yenilmiştir.
İşte alınması gereken derslerden biri bu noktada bulunuyor. Sertlik ve kamplaşma AK Parti'ye yaramaktadır. Tayyip Erdoğan'ı hedef alan saplantılı saldırılar ise, her seferinde Erdoğan'ı güçlendirmiştir.

Hayırcı kesimler
Önümüzdeki referandumda sade HDP'nin değil, terörü simgeleyen örgütlerin de ve bu arada FETÖ'nün de "Hayır"ı destekleyecekleri bilindiğine göre CHP'nin de bu cephede yer alması, yine bir sertlik gösterisine yol açacaktır. Ve bu tablo geçmişte olduğu gibi, bu defa da CHP'nin yenilmişler arasında görünmesine yol açacaktır. Üstelik bu referandumda MHP'nin "Evet" cephesinde yer alması, geçmiştekilerden daha farklı bir yalnızlığı CHP'ye getirecektir...

CHP'nin işi zor
Keşke mümkün olsa ve CHP artık ezik konumda olmaktan çıkıp, halkın çoğunluğu için de ümit vaat eden bir parti haline gelse... Her şeye "Hayır" diyerek bir yere varılmayacağını bu partinin bugünkü yönetim kadroları da anlasalar. Referandumun bir rejim değil bir sistem değişikliğinin oylanmasına fırsat tanıyacağını onlar da kabullenseler... Ama yenilmişliğe bağımlılıktan çok kolay kurtulmak galiba mümkün değil.