Tutarlı olmak çok da zor bir şey değildir...
Davranışlarınız arasında uyum varsa ve sözleriniz ile davranışlarınız birbirini tamamlıyorsa, tutarlılık konusunda sıkıntınız yok demektir. Ama aynı anda siz bir kurumun başkanı ve sözcüsü olarak bir duruş sergilerken, size bağlı olan kişiler, sizin duruşunuza tam zıt bir yerde görüşlerini açıklıyorlarsa, bu kez kurumsal yapınızdaki tutarsızlık devreye girer.
Hoş bir davranış
Bu kurumsal tutarsızlığa güncel gelişmelerden bir örnek verebiliriz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın tedavi gördüğü Güven Hastanesi'ni ziyaret ederek aile bireyleri ve hastane yetkililerinden Meclis Başkanı'nın durumuyla ilgili bilgi aldı. Bilindiği gibi geçen hafta TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Güven Hastanesi'nde ameliyat edilmişti.
Dün de normal odaya alınmasına rağmen rahatsızlığı geçmeyen İsmail Kahraman yeniden yoğun bakım servisine alınmıştı.
Perhiz ve turşu
Kısacası CHP Genel Başkanı'nın rahatsızlanan TBMM Başkanı'nı hastanede ziyaret etmesi insani ve medeni bir davranıştı.
Bu ziyaret hem TBMM'nin manevi kişiliğine saygıyı hem de farklı bir partiden olan Kahraman'a gösterilen insani ilgiyi ifade ediyordu.
Ama aynı anda Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlayacak anayasa değişiklik teklifine ilişkin yasa değişikliğini protesto için CHP'nin çağrısı üzerine Güvenpark'ta toplanan ve içlerinde yasadışı sol örgütlere mensup kişilerin olduğu grup Meclis'e yürümeye çalışıyordu. Sezgin Tanrıkulu, Eren Erdem, Aykut Erdoğdu ve Mahmut Tanal'ın aralarında olduğu CHP'li vekiller Meclis'e yürüyen grubun en önünde yer alıyordu.
İşte kurumsal tutarsızlığa örnek olacak bir durumdu bu.
Amerikan tutarsızlığı
Daha büyük çaptaki ve uluslararası düzeydeki tutarsızlığı ise, 9'uncu Büyükelçiler Konferansı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu sözlerle gündeme getirmişti:
"Sığınma hakkı, Suriyeli masumlardan, Arakanlı mazlumlardan, Afganistanlı, Afrikalı gariplerden esirgenirken Fetocu ve PKK'lı teröristlere altın tepside sunuluyor. Canını kurtarmak için bir tas çorba için kapılarına gelenleri kovanlar, darbecilere ve azılı teröristlere sahip çıkmaktadır.
Bunlar dost mu?
"Dost" demeye dilim varmıyor ama en azından müttefik bildiğimiz ülkelere yakıştıramadığımız bu tablo karşısında elbette üzülüyoruz.
Bakıyorsunuz şu anda ülkemizde kara listede olup kaçan Fetullahçı Terör Örgütü'nün mensubu, ABD'de bir üniversiteye rektör atanabiliyor. Bu nemenem iştir, bu nasıl bir şeydir? Her yıl bunların okullarında 45 milyon dolar devşiriliyor. PKK sempatizanlarıyla kol kola eylem yapıyorlar..."