Yeni Türkiye ile eskisi arasındaki farkı anlamak için, bazı rakamlara bakmak ya da bazı olayları hatırlamak yeterlidir.
Mesela 1950'de Kore Savaşı'na katılmak üzere Türkiye'den 5000 kişilik bir tugay gemilerle Kore'nin Pusan limanına gitti. Pusan'da tugaya Amerikalılar tarafından verilen cemselerle (GMC) kuzeye savaş alanlarına gideceklerdi.
Ne var ki 5000 kişilik tugayda kamyon veya araç kullanmayı bilen bir tane bile şoför yoktu.
Türk tugayı Türkiye'de bulunup Kore'ye gönderilen şoförler için üç aya yakın Pusan'da bekledi.
Her şey değişti
Siz bugün askere alınan delikanlılar arasında araç kullanmayı bilmeyen bir kişinin olabileceğini düşünebilir misiniz?
Biraz daha eskiye dönersek... 1942 ile 1944 yılları arasında Türkiye'de otomobil kullanmak yasaktı. Bunun sebebi 2'nci Dünya Savaşı'ndan kaynaklanan benzin sıkıntısıydı. Bu dönemde sadece kamyonlar trafiğe çıkabiliyordu.
Hiç düşündünüz mü? Çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1946'da Türkiye'nin nüfusu 18 milyon 790 bindi.
Bir de bugünün bir başka rakamına bakın... Buna göre 2016 yılı Ekim ayı Motorlu Kara Taşıtları verileri açıklandı.
Buna göre ekim sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam araç sayısı 20 milyon 887 bin 427 adet olmuş. Araçların yüzde 53.5'ini otomobil, yüzde 16.3'ünü kamyonet oluşturmuş.
Geçmiş geride kaldı
Kısacası bugün trafikteki motorlu araç sayısı, Türkiye'nin 1950'deki nüfusu ile eşit. Ama eğer siz hâlâ Türkiye'nin 1940'lardaki ya da 50'lerdeki gerçeklerini esas alıp siyaset yaparsanız, hem gülünç duruma düşersiniz hem de halktan oy alıp iktidar olamazsınız. Sadece kavga edip hiç ufuk açmazsanız, yok olursunuz.
Bugünün Türkiye'si 79 milyon insanının temel ihtiyaçları da eskisinden çok farklı olan bir ülke. Otomobil artık imtiyazlı bir azınlığın lüksü değil. Otoyollar, yeraltı ve deniz altı geçitleri, köprüler, geniş kitlelerin ihtiyaçlarına cevap veriyor.
"Neden hep AK Parti kazanıyor" sorusunun cevabı da burada zaten.