Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker dün Roma'daki liderler toplantısında "Eskiden full- time Avrupalılık vardı ama bugün part- time Avrupalılık söz konusu" dedi. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk da "Bir Avrupa devleti ya da ortak vizyon gibi şeyler sadece hayaldir. Ortak bir aklıselim bulabilsek bu da yeter" diye konuştu.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da, "Brüksel'e gelen AB üyesi ülke liderleri ortak politikalar için değil, kendi ülkelerinin ulusal çıkarları için demeçler veriyorlar" diye yakındı.
Avrupalılık bu mu?
Irak ve Suriye'den canlarını kurtarmak için kaçan mültecilere sınırlarını kapatmak, yabancı düşmanlığı ve özellikle İslamofobi, bizim "Avrupalılık" şeklinde tanımladığımız olgunun ana rüzgârları bugün... Eski Demirperdeli yeni AB üyesi Çekler, Macarlar, Polonyalılar ve Slovaklar, bu rüzgârları en şiddetli estirenler.
Ulusal çıkarlar
"Ulusal çıkarlar" da bilinenden farklı yansımalar içinde şekilleniyor. Ekonomileri sarsılan Yunanistan'ın veya İtalya'nın başbakanları, Almanya onaylamadan koltuğa oturamıyorlar. Kısacası bizim "Ah bir üye olsak" diye 1959'dan beri kendimizi parçaladığımız AB bugün bu durumda. İngilizler de hazirandaki referandumda "AB'de kalalım mı çıkalım mı"yı oylayacaklar.
Vizesiz seyahat
Bazılarımızın "Ah şu vizesiz Avrupa'ya gidiş gerçek olsa" diye beklediğimiz gelişme de, bu "Avrupalılık"ın güncel yansımalarına hedef olmakta. Dün bu konuyu Eyüp'teki konuşmasında gündeme getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri, bu açıdan ilgi çekiciydi. Erdoğan bu konuda şöyle konuştu:
Yoluna git!
"- AB vize için terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz diyor. Siz önce Avrupa Parlamentosu'nun yanında çadır kuran teröristlere müsaade ederken bu zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Teröristlere çadır kurdurtacaksın ve onlara orada imkân sağlayacaksın ve bunu demokrasi adına yaptığını söyleyeceksin. Bize de vize kaldıracağım bunun şartı şunu değiştirmen! Kusura bakma hadi bakalım biz yolumuza gidiyoruz sen de yoluna git. Kiminle anlaşabiliyorsan onlarla da anlaş."
Bakalım yurttaki ve dünyadaki gelişmelere "Part-time Türkiyeli" olarak bakanlar bu durumları nasıl yorumlayacaklar?