Tartışma konuları üretmekte sanki sıkıntımız varmış gibi "Laiklik" konusunun TBMM Başkanı İsmail Kahraman tarafından neden gündeme getirildiğini anlamak tabii ki kolay değil.
Kahraman daha sonra yaptığı açıklamada "İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen 'Yeni Anayasa, Yeni Türkiye' konulu sempozyuma katılıp yeni anayasaya ilişkin şahsi düşüncelerimi ifade ettim" dese de, bunun tartışmaları sona erdirmesi pek mümkün değil. Üniversitedeki konuşmasında "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır... Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım" şeklindeki sözleri, beklenen tepkileri doğal olarak ateşledi.
Tartışma biter mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve daha sonra Başbakan Davutoğlu'nun laiklik ilkesine bağlılığı vurgulayan açıklamalarının, tartışmaları kesmeyeceği muhtemeldir.
Ama sanmayın ki "Laiklik" veya "Sekülarizm" konusu gündeme geldiği zaman bunun siyaset ve düşünce alanında tartışma fırtınaları yarattığı tek toplum biziz... Birden fazla inanç sisteminin bulunduğu toplumların başında gelen Hindistan'da da, Fransa gibi ezici Hıristiyan çoğunluğun yer aldığı Fransa'da da "Laiklik"in içeriği hep tartışılır.
Gandi'nin laikliği
Buna bir örneği, mesela Hindistan bağımsızlığının sembolü olan Mahatma Gandi'nin şu sözlerinden verebiliriz:
"- Eğer bir diktatör olsaydım, din ve devlet ayrı olurdu. Dinime bağlılık yeminim var. Ama bu benim kişisel meselem. Devletin bu mesele ile ilgisi yok... Devlet sizin laik refahınızdan, sağlığınızdan, iletişim özgürlüğünüzden, dış ilişkilerden, paranızın değerinden sorumlu olmalıdır, dininizden değil. Dini inançlar herkesin kişisel meselesidir."
Din ve devlet
Tabii ki Gandi'nin dine bireysel bir olay gibi bakması da tartışılabilir. Çünkü "Din" de toplumların kültürünü oluşturan öğelerden biridir ve toplumsal bir kurumdur. Ayrıca din ile devlet ilişkileri de birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacak kadar karmaşık içeriklidir. İngiltere Kralı 8'inci Henry'nin Vatikan'a karşı bağımsızlığını elde etmek için Katolikliği yasa dışı ilan edip, Katolik kiliselerini yıkmasına ve o döneme ait sanat eserlerini bile tahrip etmesine dayanan "İkonoklasti" uygulamasını görmezden gelebilir miyiz?
Laisizm mi?
Ya da inanç özgürlüğünü simgeleyen "Laiklik" ile din düşmanlığını ifade eden bir ideoloji olarak "Laisizm" arasındaki farkları yok sayabilir miyiz? Evet... Her konuyu tartışalım ama önyargısız ve saplantısız da olalım. Sonuçta "Bilişim çağı"nın insanlarıyız, Ortaçağ'da değiliz ki...