Turgut Özal'ın vefatının 23'üncü yıldönümünde dün onu bir kez daha rahmetle andık. Onu en iyi anlayan siyasetçilerden bir olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Merhum Turgut Özal, ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesinde öncü rol oynamış, aziz milletimizin gönlünde müstesna bir yer edinmiştir" şeklindeki mesajı, sade duyguları değil gerçekleri de yansıtıyor.
Özal benim için bir siyasetçiden, bir devlet adamından öteye bir arkadaş, kendisiyle her türlü düşüncenizi paylaşabileceğiniz, antenlerini dünya gerçeklerine açmış bir gerçek aydındı. Özal bugün yaşayan, canlı pek çok siyasetçiden çok daha ilerideydi...
Vefasız yıllar
Özal'ı her ölüm yıldönümünde anarken Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Erenlerin Bağı"ndaki yakınmasını hep hatırlarım...
"- Yıllar yarlardan yarlar yıllardan vefasız... Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor..."
Eski Türkiye
Düşünün ki Turgut Özal'ın ölümünün üzerinden 23 yıl geçti. Benim kuşağım "Özallı yıllar"ı yaşayarak bugünlere farklı bakmayı öğrendik... Özal'dan önce üzerinde birkaç dolarla yakalanmak da insanı cezaevine gönderecek suçlardı. Yurt dışına iki yılda bir, o da Merkez Bankası'ndan 200 veya 400 dolar tahsisli döviz alınabildiği zaman çıkılabilirdi. Yunanistan'ın Rodos Adası'ndaki turistik yatak sayısı tüm Türkiye'deki turistik yatak sayısından fazlaydı. Tüm ihracat gelirlerimiz petrol ithalatımızı karşılamaya yetmezdi.
Özal ve Koç
Türk Lirası'nın konvertibiliteye kavuştuğu 32 Sayılı Karar çıktığı gün Vehbi Koç beni aradı.
- Senin Özal hayatının hatasını yaptı. Şimdi halk bankalara saldırıp ellerindeki liraları dövizle değiştirmek isteyecek, bankalar çökecek, dedi...
Bu sözleri Özal'a anlatınca gülümsedi...
- Vehbi Bey de bir gün ekonominin evrensel gerçeklerini anlayacak... Döviz de mallar da gerçek fiyatları verilince hiç tükenmezler, dedi.
Haritalar değişiyor
Saddam'ın Kuveyt'i işgal ettiği gün İstanbul'da denize giriyordum. Telefona çağırdılar... Karşımda Cumhurbaşkanı Özal vardı.
- Hemen uçağa bin Ankara'ya gel... Haritalar değişiyor, seninle bunları konuşmalıyız, dedi.
Ertesi gün Çankaya'da Özal'la karşılıklı oturmuştuk.
- Beni buraya çağırdınız, teşekkür ederim... Ama bu konuları asıl konuşmanız gereken kadrolar Ankara'da değil mi, diye sordum.
Özal "Ankara'dakilerin çoğu mağarada yaşıyor, dünyada nelerin değiştiğinin farkında değiller" diye geçiştirdi konuyu. O görüşmemizi Sabah'ta "Haritalar değişiyor" manşetiyle haberleştirmiştim.
Özlüyorum
Gece sabaha karşı telefon çaldığında arayanın Özal olduğunu bilirdim... Aynı şekilde o gece Özal'ın benim dışımda en az 20 kişiyi daha aradığını da bilirdim.
New York'ta ilk CD-Rom'u gördüğümde bir kendime bir de Özal'a almıştım. Hayatını bana anlattığı söyleşiyi yaparken ara verdiğimizde, bilgisayar başında oyun oynayarak zamanı geçirirdik. Bütün bunların ötesinde Turgut Özal benim çok sevdiğim, güvendiğim bir arkadaşımdı. Onu özlüyorum...