Bazı işleri zamanında yapmadığınız takdirde, bunlar kriz konusu haline dönüşüp sizin gündeminizi uzun yıllar işgal eder. Şu anda gündemimizin en önemli kriz konusu olan "PKK terörü"ne ilişkin olarak da, en uygun zamanı kaçırmış olmamızdan söz edebiliriz...
Hatırlayalım mı 2000'li yıllara dayanan günleri?
Öcalan'ın teslimi
1999'da Amerika Öcalan'ı Kenya'da yakalayıp bize teslim etti. O dönemde henüz Amerika Irak'ı işgal etmemişti. Öcalan'ın Türkiye tarafından ele geçirilmiş olmasından dolayı PKK bir dağılma ve demoralizasyon sürecine girmişti. Yani o dönem güvenlik ve istihbarat güçlerinin PKK örgütü üzerine tam gücüyle gidebileceği bir dönemdi. Ama ne mali kaynakları deşifre edildi, ne diğer ülkelerdeki yapılanmaları çözümlendi, ne de geride kalan lider kadrolarına karşı operasyonlar düzenlendi. Kısacası o fırsat kaçırıldı. Amerika tarafından neden Türkiye'ye teslim edildiği de tam olarak tahlil edilmedi. Ama Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesi, belirli siyasetçilere seçim kazandırdı
Demek istediğimiz şu...
Öcalan geliyor Gülen gidiyor
O döneme ilişkin gelişmeleri hâlâ tam içerikleri ile tahlil edebilmiş değiliz... Örneğin Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edildiği yıl Fethullah Gülen de ABD'ye göçmedi mi? Kendisi ve örgütü için en elverişli ortam olan AK Parti iktidarında, acaba neden dönmeyi düşünmedi ve Amerika'da kaldı? Irak'a ABD ile birlikte müdahale etmemizi öngören Tezkere TBMM'de reddedildikten sonra, Gülen Örgütü'nün yargıdaki imamları aracılığı ile açılan Ergenekon ve Balyoz gibi davalar veya siyasi parti kadrolarını hedef alan seks kasetleri, Amerika'nın intikam planının bir parçası mıydı?
Ders almalıyız
Kısacası bazı işleri zamanında yapmadığımız durumlarda, sorunların kronik kriz konularına dönmesi kaçınılmaz olur.
1974'te Kıbrıs'a yapılan askeri harekât ertesinde kalıcı bir siyasi çözüme ulaşmak mümkünken bunun iç politika malzemesine çevrilmesi ile Kıbrıs'ın "Çözümsüz sorun" olarak Türk dış politikasının ipoteği haline dönüştürülmesinin hesabını, siyasetçilerden sorabildik mi?