Kendimiz gibi olmayanlara, bizden faklı düşünenlere tahammül etmeyi herhalde sonunda öğreneceğiz. Ama bu iş galiba biraz zaman alıyor.
Bir Suudi milyarder Cidde çevresindeki çölde görkemli bir saray yaptırmış. Bu sarayın bahçesine bakması için de İskoçya'dan bir bahçıvan getirmiş. Bahçıvana "Bu bahçenin İskoçya'daki bahçeler gibi yemyeşil çimenlerle kaplanmasını ve ulu ağaçlarla bezenmesini istiyorum" demiş. Bahçıvan da "Bu mümkündür, ancak çimenlerin tohumlarını attıktan sonra günde üç defa 300 yıl sulamamız gerekecek" diye cevap vermiş Suudi milyardere.
Zamanı hızlandırdık
Demokrasi de, hukuk da, insan hakları da, toplumsal hoşgörü de bu çimler gibi 300 yıl sulandıktan sonra mı kök salıp yeşeriyorlar acaba?
Aslında biz bu süreci biraz hızlandırdık. "Vesayetçi demokrasi"nin hüküm sürdüğü yakın geçmişi hatırlayın... Seçilmişler için "Seçim kazanmak" değil "Ayakta kalabilmek" daha ağırlıklı endişe konusu değil miydi? Bir muhtıra veya bir kentte tankların yürümesi, siyasetin dengelerini değiştirmez miydi? Seçim kazanmış AK Parti'ye kapatma davası açılmadı mı?
Nefret söylemleri
Bu tür tablolar geçmişte kaldı... Ama farklı düşünenlerin kendileri gibi olmayanlara tahammül edememeleri sorunsalını henüz aşamadık. 1 Kasım seçim sonuçlarına karşı AK Parti'ye oy vermeyen bazı kesimlerin seslendirdikleri ve bir bölümü "İnsanlık suçu" kapsamına girebilecek nefret söylemleri, gündemimizi hâlâ işgal etmiyor mu?
Sorumluluk kazananlarda
Bu sorunsalın çözüme kavuşturulması konusunda öncelikli görev seçimi kazananlara düşüyor... Bu nefret söylemlerinin sahiplerine tahammül edilebildiği ölçüde, bu söylemlerin etkisi azalacaktır. Onların söylemlerine benzer tepkiler göstermek, her sözü ve yazıyı ceza kanunu kapsamında ele almak, bu kısır döngüyü devam ettirecektir. Kısacası nasıl "İcraat"ın ve "Yönetim"in hesabı iktidardan sorulursa, ülkede tahammül ortamının egemen olmasının öncelikli sorumlusu da iktidarlardır.
Gübre polemiği
Sadece Fatih'in veya Kanuni'nin değil Nasrettin Hoca'nın da torunları olduğumuzu ve en can sıkıcı durumlara bile gülümseyerek bakabilmemiz gerektiğini unutmayalım. Pensilvanya'da "Allah hepsini gübre kılsın" diye beddua eden biri varsa ona "Allah asıl seni gübre kılmalı" diye cevap vermek, bu zavallıya uymaktan başka ne anlama gelir ki?
Eleştiri ebedidir
Hatırlayın Nasrettin Hoca'nın oğlu ve eşeği ile yaptığı kısa yolculuğu. Hoca eşeğe binmiş. Görenler "Yazık, küçücük oğlanı yürütüyor" demişler. Hoca oğlunu eşeğe bindirmiş... Görenler "Yazık, yaşlı başlı adam yürürken çocuk eşeğe binmiş" diye eleştirmişler. İkisi de binmeyip, eşeğin arkasında yürümeye başlamışlar... Görenler "Bunların aklı yok, kendileri yürüyor eşeğe binen yok" diye eleştirmeye başlamışlar onları. Sonunda Hoca ellerini açmış, "Ey Allah'ım! Halkın dilinden kurtulabilen var mı" diye mırıldanmış.
Kısacası iktidar olmak, aynı zamanda tahammüllü olmak da demektir.