ATV ve A Haber ortak yayınında arkadaşımız Melih Altınok'un sorularına cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "1 Kasım seçimleri, Yüksek Seçim Kurulu'nun belirlediği takvim uyarınca mutlaka yapılacaktır" şeklindeki açıklaması, acaba birilerini rahatsız etmiş midir? Örneğin bu "Birileri" siyasi geleceklerini PKK terörünün bölge seçmeni üzerindeki baskıcı ağırlığına endeksleyenler olamaz mı?
Bu vesile ile siyasete dönük "Beklentiler"i bu beklentileri oluşturan nedenleri ve odakları daha ciddi biçimde tahlil ettikten sonra oluşturmanın daha doğru olacağını artık görmemiz gerekiyor... Bunu yapmadığımız takdirde hayal kırıklıkları ve beklenmeyen sonuçlarla şimdi olduğu gibi karşılaşmamız kaçınılmazdır.
Neye niyet neye kısmet
Örneğin 7 Haziran seçimlerine girerken toplumdaki yaygın beklenti HDP'nin seçim barajını aşıp TBMM'ye girmesi yönünde değil miydi? Böylece Kürt seçmenler TBMM'de daha etkin biçimde temsil edilecekler ve "Açılım Süreci" eskisinden daha kararlı biçimde nihai sonuca ulaşabilecekti.
HDP barajı geçti ama sonuç beklenenden çok farklı oldu. Meşru siyasetin bir öğesi olan ve arkasında seçmen desteği bulunan HDP'nin bir anda yüzünü Ankara'ya değil Kandil'e döndürdüğüne tanık olduk... HDP'nin sözcüleri PKK'nın sözcüleriymiş gibi konuşmaya başladılar. Ve tırmandırılan teröre bu kesim bir türlü karşı çıkamadı, teröre "Terör" diyemediler...
HDP'nin beklentisi
Toplumun barışa, uzlaşmaya ve çözüme dönük beklentileri böylece havaya uçuruldu.
Ve şimdi HDP sözcüleri Güneydoğu'daki terör eylemlerini bahane ederek 1 Kasım seçimlerinin yapılabilmesinin zorluğundan ve seçim güvenliğinin tehlikede olduğundan söz ediyorlar. Kısacası şimdi gündemde onların 1 Kasım seçimlerinin yapılamamasına dönük beklentileri var... Bu beklentiler muhtemelen HDP'lilerin 7 Haziran'da aldıkları sonucun tekrar edilemeyeceğinden ötürü ürküntü duymalarından kaynaklanmakta olabilir.
Rehavet bitti
Bu da çok doğaldır... Çünkü devlet "Açılım Süreci"nden kaynaklanan rehavetinden nihayet sıyrılmıştır. Sandıklardaki kayıtlı seçmen sayısından fazla HDP'ye çıkan oylar, sanki bölgede tek parti seçime katılmış gibi oy dağılımı olması, "Seçim güvenliği" kavramına da başka bir boyut getirmiştir... Bu arada HDP'ye verilen "Ödünç oylar"ın sahiplerinin de yaşananlardan ders almış olmaları muhtemeldir.
Kısacası seçimin yapılamaması beklentisi içinde bulunanların sayı ile kendilerine gelmeleri gerekiyor. Çünkü sonunda devlet kendine gelmiştir.
Not- Kısa bir süre için yazılarıma ara veriyorum... Hafta sonunda buluşmak üzere siz sayın okurlarımdan izin istiyorum.