Her insanın önünde ilgilenmesi gereken iki gündem vardır.
Eğer siyasi sorumluluk taşıyan bir kişi değilseniz öncelikli gündeminizi, sağlığınıza, ailenize, işinize ve yakın çevrenize ilişkin gelişmeler ve sorunlar oluşturur.
Aslında siyasetin gündemine de kendi gündeminize yansımaları açısından yaklaşırsınız.
Güvenli, gelişen, istikrarlı bir ortamda yaşıyorsanız, bu durum özel gündeminizdeki maddeleri de olumlu etkiler.
Sonuçta seçimlerde verilen oylar, çoğunluğun mutluluğunu veya mutsuzluğunu yansıtır.
Siyaset dışındaki insanlar için ikincil, ama yönetim sorumluluğu taşıyan insanlar içinse öncelikli olan gündem, karmaşıktır, yoğundur ve hem hesap edilmeleri çok zor olan, hem de görmezden gelinmeleri mümkün olmayan gelişmelerle doludur.
Gündem belirleme lüksü
Siyaset dışındaki insanların en büyük lüksü, kendi gündemlerini kendilerinin belirleyebilmesidir. Ama yönetim sorumluluğu taşıyan bir kişinin ya da seçilmiş siyasetçinin gündemini, yurt ve dünya gerçekleri belirler. Demeçlerle, konuşmalarla ve yorumlarla bu gerçek gündem değişmez.
Akıllı ve bilinçli siyasetçiler, bu gerçeklerden kaynaklanan sorunlara akılcı ve gerçekçi çözümler üretebildikleri ölçüde, gündem onları ezip geçmez. Ama her sorun çözümlendiğinde de en az on yeni sorun girer gündeme...
Biz günlük gazete yorumcuları ise, bu gerçek gündemi doğru ve saplantısız biçimde gözlemleyip, okurlarımıza yansıtabildiğimiz oranda görevimizi yapmış oluruz. Bu şekilde siyaseti vatandaş olarak izleyen ve özel gündemlerinin ötesinde yurt ve dünyanın gündemine de yabancı kalmak istemeyen insanlara yardım ederiz.
Ölçüyü kaçırma tehlikesi
Ama bu görevimizi yaparken ölçüyü kaçırıp kendimizi seçilmiş siyasetçilerin rakibi veya alternatifi olarak görmeye başlarsak, gündem de gazetecilik mesleği de bizim köşelerimizde şirazesinden çıkar. Gerçekleri ve sorunları öncelikle gözlemlemek yerine, onlara karşı çözüm üretmeye çalışan siyasetçilere takılırız.
Sebep ve sonuç ilişkilerini göz ardı ederiz. Takıntılarımızı, "Siyasi çizgi" ve önyargılarımızı da "İlkelilik" şeklinde sunarız. Bu yanılgılarımız sonunda bizi savaş kışkırtıcılığına, darbe davetçiliğine ve hatta terör destekçiliğine kadar götürebilir.
Demokratik meşruiyeti seçim sonuçlarında değil sokaklarda arayan eylemcilerin ve çapulcuların sözcüleri oluvermek, işten bile değildir.
Yurt ve dünya gündemindeki IŞİD'le mücadele, Barış Süreci'nin geleceği, HSYK seçimleri, Paralel Yapı'nın tasfiyesi benzeri maddeleri anlamaya çalışırken, bunlara ilişkin yorumları da bilinçli biçimde değerlendirerek okumakta yarar vardır.