Her toplumun ve her kişinin gündemi o kadar farklı ki...
Dünyanın bir coğrafyasındaki insanlar Apple'ın yeni akıllı telefonu ve akıllı kol saati nasıl olacak diye uykuyu kaçırırken, bir diğer coğrafyanın insanları da kendi devletlerinin attığı bombalardan kaçmak için evlerini barklarını terk edip komşu ülkelere sığınıyorlar.
Dünyanın bir coğrafyasındaki devletlerin yöneticileri, kendi vatandaşlarını katleden diğer coğrafyadaki mevkidaşlarına "Zehirli gaz kullanma da ne yaparsan yap" diyerek katliamın devamı için yeşil ışık yakıyorlar. Ve şimdi de bu uzak coğrafyanın yöneticileri, geçmişteki trajik hatalarından kaynaklanan yeni şiddet dalgasına karşı, Suriye'nin Esad'ına destek vermeyi planlıyorlar.
Defalarca uyardılar
Elinizi vicdanınıza koyun... Gerek Başbakanlığı döneminde Tayyip Erdoğan gerekse Dışişleri Bakanıyken Ahmet Davutoğlu, başta Amerika olmak üzere tüm devlet yöneticilerine "Irak'ta Maliki'ye ve Suriye'de de Esad'a arka çıkmayı sürdürürseniz, bu iki ülkede de terörist örgütlerin oluşmasına ve güçlenmelerine neden olacaksınız" uyarısında bulunmadılar mı?
Bu uyarıların içeriğini değerlendirmek yerine "Bırakalım, böyle kalsın bu ülkeler" diyerek umursamazlıklarını sürdürenler, şimdi IŞİD'e karşı mücadele için Türkiye'den işbirliği bekliyorlar. Mısır'daki darbeye "Darbe" diyemeyenler, Gazze'deki katliamı kınamak yerine "İsrail haklıdır" diyenler, Irak'ın petrolleri tehlikeye girince harekete geçmek noktasına geldiler.
Görme özürlüler
Bunlar hep böyledir... Kendi çıkarları tehdit edilmeden ya da terör kendi topraklarını vurmadan, dünyanın diğer coğrafyalarında sahnelenen trajedileri sadece seyrederler.
Bakın Mısır'a mesela... Onlar için Mısır'ın Enver Sedat'ının İsrail'le anlaşması her şeye yeterliydi. Mısır halkının önemli bir kesiminin siyasi temsilcisi İhvan'ı yer altına inmeye zorlayan Esad'ın baskı rejimi, onlar için önemsiz bir ayrıntıydı. Onlar için Ortadoğu'nun istikrarı, İsrail'in ve petrol kaynaklarının güvenliğinden öteye bir boyut içermiyordu...
Anlamaya çalışalım
Şimdi de Mısır'da Sisi darbesinin sonucunun, bu ülkede IŞİD benzeri bir terörist örgütlenmeye gidebileceğini görmüyorlar... Irak'ta, Suriye'de olacakları göremedikleri gibi...
Bu problemli coğrafyada, bu öngörüsüz ve bencil müttefikleriyle demokrasiyi, istikrarı, barışı sürdüren ve insan haklarını üst değer olarak benimseyen Türkiye'de, içeriden ve dışarıdan birilerinin tahriklerine kapılmaktan kaçınalım, güzel ülkemize haksızlık etmeyelim.
Ülkemizi yönetenlerin omuzlarındaki sorumlulukları paylaşmasak da, bu sorumlulukların ağırlığını anlamaya çalışabiliriz... "Barış Açılımının geleceği" veya "Rehine konsolosluk personelinin durumu" hepimizi ilgilendirmiyor mu?