Cumhurbaşkanı adayları tabii ki son güne kadar kampanyalarındaki etkinlikleri sürdürecekler... Ama oy kullandığımız sayısız seçimden öğrendiğimiz bir gerçek var... Kim ne derse desin, herkes kendi vereceği oyu belirledi. Seçmenlerin büyük çoğunluğu hangi adayı Cumhurbaşkanı olarak görmek istediğine, karar vermiş durumda.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu seçimde açık arayla birinci olacağını rakipleri de ve hatta ondan nefret etmeyi meslek edinenler de kabullenmiş durumdalar... Erdoğan'ın birinci turda, yani 10 Ağustos oylamasında seçilmesi de, nabız yoklamalarının sonuçlarına göre kuvvetle muhtemel... Kısacası bilinmeyen durum Ekmeleddin İhsanoğlu ile Selahattin Demirtaş'ın seçmen katındaki tutulma oranlarının ne olacağıdır.
Hangi akla hizmet?
Ekmeleddin İhsanoğlu'nu Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkartan aklın gerçek sahibinin kim olduğunu tam olarak bilmiyoruz...
Acaba Kılıçdaroğlu ve Bahçeli kendilerinin sahip olmadıkları nitelikleri, mesela yabancı dil bilmemenin veya kronik olarak her seçimde kaybetmenin getirdiği ezikliğin baskısını, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu öne sürerek mi aşmayı denediler? Ya da gerçekten birtakım odaklar bu ismi kendilerine kapalı zarfla mı sundu?
Benim anlayamadığım durum Sayın İhsanoğlu'nun bu adaylığı neden kabul ettiğidir? Saygın ve seçkin bir kişiliği simgeleyen Ekmeleddin İhsanoğlu, hangi akla ve mantığa dayanarak, kitleler gözünde karizmatik bir siyasi lider konumunda bulunan Erdoğan'ın karşısına "Amatör siyasetçi" görünümü ile rakip olarak çıkmaya karar verdi?
Siyasi kaderler
Türk siyasetinin ve sosyo -politik yapısının sorunlarına yabancı olan bir görünüm vererek sürdürdüğü kampanya, seçim kazanmaktan daha çok "Tanınma"yı amaçlayan bir tabloda değil mi? Son olarak "İstiklal Marşı" ile "Çanakkale Şehitleri Destanı"nı karıştırması bile, başlı başına bir olay değil mi?
Neticede İhsanoğlu'nun alacağı oylar, herhalde Kılıçdaroğlu ile Bahçeli'nin siyasi kaderlerini de etkileyecektir. Gerek CHP'de gerekse MHP'de sürekli seçim kaybetmenin ezikliğinden bıkmış olan "Değiştirme Birlikleri" Cumhurbaşkanı seçiminden sonra herhalde birtakım düğmelere basacaklardır. Kendi partilileri arasından kimseyi Cumhurbaşkanı adayı olmaya layık bulmayan bu iki lider sonuçta, kendi kaderlerini İhsanoğlu'nun alacağı oylara endekslemiş durumdalar.
Demirtaş ve Yeni Türkiye
Üçüncü aday Selahattin Demirtaş'ın konumu ise, Türk siyasetinde yeni bir dönemin yansımasıdır. Bu durum Tayyip Erdoğan tarafından referanduma sunulup kabul edilen Anayasa değişikliği ile gerçekleşti. Artık bırakın Kürt seçmenlere dayalı partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından musluk kapatılır gibi kapatılamamasını, "Kürt kimliği" ile bir siyasetçinin Cumhurbaşkanı adayı olması da Yeni Türkiye'nin yansımalarından biridir.
Dilerim Demirtaş bu büyük olayı unutmaz ve seçim kampanyasının heyecanına kapılıp siyasi kadirbilmezliği simgeleyecek ölçüsüz söylemlere kendini kaptırmaz... En azından Abdullah Öcalan kadar bilinçli ve akılcı davranır. Ama neticede Demirtaş, İhsanoğlu'ndan daha gerçek bir siyasi temsilin adayıdır...