Hiç düşündünüz mü? Eğer Musul'daki Türk Konsolosluğu personeli IŞİD militanları tarafından rehin alınmasaydı, Irak'ta neler olup bittiği ile böylesine ilgilenir miydik? Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da sadece Türk Konsolosluğu bulunduğunun farkında mıydık?
Ya da dünyada ne olursa olsun bazılarımız için bunlar, iç siyasette kullanılabilir olmaları ölçüsünde önemli değil midirler? Bu açıdan yanı başımızdaki Suriye ile okyanus ötesindeki Brezilya bize aynı uzaklıkta değiller mi?
Oysa hemen her gün Irak'ın çeşitli kentlerinde bombaların patladığı, günde 60-70 kişinin sabotajlara kurban olduğu haberleri geliyordu... Başbakan Maliki'den kaçan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi'nin Türkiye'ye sığındığını hatırlamıyor muyuz?
İçe dönük yaşamak
Acaba Barzani'nin Diyarbakır'a gelmesinin anlamını ve Kerkük'teki gelişmelerden sonra "Barış Açılımı"nın bölgesel önem taşıdığını da şimdi kavramaya başladık mı?
Bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı'nın torunları, nasıl olmuş da bir kuşak sonrasında böylesine içe kapanmışlar?
Almanya'daki "Misafir İşçiler"le röportajlar yapmak için Berlin'e her gittiğimde hep şaşırırdım... Örneğin Soğuk Savaş'ın Berlin'inde Türk işçilerinin yoğunlukla yaşadıkları Kreuzberg tam "Duvar"ın dibindeydi... Sovyet-Amerikan gerginliğinin had safhada olduğu dönemlerde, tüm Batı Avrupa Duvar'ın arkasındaki Varşova Paktı tanklarının ne zaman harekete geçeceğini endişe ile beklerken, bu gerginlik Kreuzberg'de yaşayan bizimkilere hiç yansımazdı...
Bazı durumlar
Biz de böyleyiz, medyamız da böyle... Örneğin Irak'a Amerika ile müdahale etme kararının TBMM tarafından reddedildikten sonra, bunun iç siyasette ne tür yansımalar gösterdiğini de pek düşünmedik. Askerlerin ağırlıklarını koymadan olayı sessizce izlemeleri sonunda Pentagon ile Genelkurmay arasındaki güven zincirinin kırılmasının, "Askeri Vesayet"in sona erdirilmesini kolaylaştırdığı ihtimalini de pek düşündüğümüz söylenemez... Acaba söz konusu "Tezkere"nin reddedilmesinde kilit rol oynayan CHP'de, Deniz Baykal'ın tasfiyesine de bu olayın katkısı olmuş mudur?
Neyse... Şimdi Irak'ta neler olup bittiğine ilgi duyuyoruz ya bu da bir şeydir.
Mesela önceki gün ABD Senatosu'nda Musul'daki dört tümen Irak askerinin birkaç bin çeteci karşısında nasıl kaçıp dağıldıklarını anlamak için Silahlı Kuvvetler Komitesi bir oturum yaptı.
Sivilliğe geçiş için
Bu oturumda konuşan ve Saddam sonrası Irak ordusunu eğitmekle görevlendirilen General John N. Bednarek'in anlattığına göre, Bağdat'taki Irak askerleri, üniformalarının altına sivil elbiselerini giyerlermiş. Bir saldırı anında üniformalarını çıkartıp halka karışmak üzere hep hazırlıklı olurlarmış... Amerika bu askerleri eğitip donatmak için 25 milyar dolar harcamış. Irak ordusunun14 tümeni varmış... Bunun dördü Musul'da buharlaştı. Bakalım geri kalanlar Bağdat'ta ne yapacaklar? Bazılarınız "Bunlardan bize ne... Önemli olan ne olursa olsun bunun Tayyip Erdoğan'ın siyasi gücüne nasıl yansıyacağıdır" diye düşünseniz de, olayın farklı boyutları bulunabileceğini görmezden gelemeyiz. Mesela Irak'ta Amerikan yanlıları Saddam'ın hayaleti ile başa çıkamazlarken, Ukrayna ve Kırım'da Putin'in canlı bedeni ile nasıl mücadele edilebileceğini de, herhalde izlememiz gerekiyor.