Kendine benzemeyenleri ya yok sayan ya da yok eden bir totaliter ideolojiye "Çağdaşlık" demek yanılgısını hep birlikte paylaşmadık mı?
Bu anlayışı çağımızda da yaşatmak mümkün olsaydı mesela Amerika Birleşik Devletleri'nde "Kızılderili" denilen yerliler hala kitlesel kıyımların hedefi olurlardı, "Zenci" denilen siyah derililer de hala oy hakkına sahip olmazlardı.
Bugün çok sesliliğin ve demokratik özgürlüklerin simgesi konumunda olan Amerika Birleşik Devletleri'nde 1930'lara kadar ne Yahudiler ne de Katolikler "İvy League" diye bilinen seçkin üniversitelere girebilirlerdi... Bu ülkede sadece Anglo-Sakson ve Protestan olan "Beyaz Amerikalılar" seçkinleri oluştururlardı.
Abdülhamid ve Meji
Rönesansın beşiği İtalya'nın, Reformasyon'un vatanı Almanya'nın 20'nci yüzyılda Faşizm'e ve Nazizm'e teslim olmaları uzak tarihin öyküleri arasında değildir ki...
Osmanlı'da Padişah Abdülhamid, Japonya'da İmparator Meji ülkelerinde Batı tarzı reformları gerçekleştirdiler. Ama bu çok uzak iki topluma da sonunda Batı, militarizmle ve faşizmle de gelmedi mi?
Japonlar bir adada yaşayan tek uluslu, tek dilli bir toplumu oluşturyorlardı... Kendileri gibi olmayanlara dönük nefretlerini Çin'deki, Kore'deki insanlara uyguladıkları insafsız vahşetlerine yansıttılar. Osmanlı ise çok dilli, çok dinli ve çok milletli bir devletti... Buradaki farklı milletler bu topraklarda kırıma uğradı.
Uyumsuzluğun sonu
Cumhuriyet'imizin neredeyse 100'üncü yılına yaklaştığımız bu dönemde, siyaset ve düşünce hayatımıza yapışmış eski ve çağ dışı alışkanlıklardan, artık kurtulmamız gerekiyor.
Bir siyah derili Amerikalının seçilerek Başkan olduğu bu dünyada, ne "Beyaz Amerikalı" ne de "Beyaz Türk" olmak ayrıcalıklı bir konumu ifade eder... Kendilerini toplumun dışında ve üzerinde görenlerin eninde sonunda gidecekleri yer olsa olsa akıl hastaneleridir. Çünkü büyük aklın ana göstergesi zamana ve topluma "Uyum"dur...
Kısacası siyasete aktif katılımcıların da, uzaktan ilgi duyanların da artık tarih bilgilerini tazelemeleri ve bilinçlerindeki zararlı kimyasalları temizlemeleri gerekiyor.
Siyasi bilinçsizlik
Belediye Başkanlığı'na "Kazım Karabekir'in adını Ağrı'dan sileceğiz" diyerek başlayan Sırrı Sakık'ın, Karabekir'in İstiklal Mahkemesi'nde idamla yargılandığı, kitabının yasaklandığını da bilmesi gerekmez mi?
"Nazım Hikmet'in mezarını Taksim'e, Gezi'ye taşıyalım" diyenler, bu şairin tek parti yönetiminde neler yaşadığını hiç mi düşünmezler?
Yerlileştirilmiş faşist ideoloji bu toplumun öğelerini "Azınlık" diyerek yok saydı ya da tasfiye etti... Şimdi bu ideolojinin güncel temsilcileri de "Çoğunluk"u yok sayarmış gibi davranmıyorlar mı?