Şu anda biz gazeteciler tarihin taslağını yazıyoruz.
İleride bugünü yazacak olan tarihçiler, bizim onlara bırakacağımız taslağı incelerken, herhalde epey zorlanacaklardır...
Türk medyasının bugünü, gerçekten yarının tarihçilerini şaşırtacak bir görüntü sergiliyor.
Özellikle egoları aşırı şişik bazı köşe yazarları, tüm siyasal ve toplumsal gelişmeleri kendilerinin şahsi meselesi gibi görmekteler.
Bunlara bakarsanız Türk seçmenleri ya onlardan ya da Erdoğan'dan yana oy kullanmakta...
Bunlar için ne Suriye'deki facia, ne Ukrayna kaynaklı "Yeni Soğuk Savaş", ne de Mısır'da yaşananlar bir önem taşıyor.
Erdoğan yenilip siyasetten silindiği takdirde, bu gibi gelişmelerin Türkiye'ye yansımalarını ele almaya belki sıra gelebilir...

Partiler de etkilendi
Aynı yaklaşıma göre "Barış Açılımı" da Erdoğan Başbakanlıkta kaldığı sürece bir anlam taşımıyor. Hatta PKK'nın terör eylemlerini başlatıp, Cumhurbaşkanlığı seçimine uzanan dönemi karartması, yararlı bile olabilir. Bu nedenle sade Erdoğan'ın değil Abdullah Öcalan'ın yıpratılması da, uğraş alanı içinde...
Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan'ın yollarının ayrılmasına bel bağlayan şaşkınlar bile var...
İşin daha da garip olan yanı, egolarının şişkinliği sağduyularını sıkıştıran bu köşe yazarlarından etkilenen siyasi partiler de bulunmakta...
Demokratik siyaseti hizmete dönük bir rekabet gibi algılamak yerine, Erdoğan takıntılı siyaseti nefrete ve hakarete taşıyan ana akım partiler, varlık felsefelerini reddetmeyi bile göze almaktalar.

Halkın oyu önemli değil
Jakoben laikçilerin kendilerini "Dini Cemaat" olarak sunan örgütlerle stratejik ittifak kurmaları, kendilerini sosyal demokrat olarak kabul edenlerin Bozkurt işaretinde kendilerini aramaları, adeta doğal kabul ediliyor.
Halk oyunu kullanarak ülkenin yönünü belirliyor.
Ama bunun hiç önemi yok sanki.
Twitter'deki ikiye katlanarak çoğaltılmış mesajlardan, seçimleri aslında CHP'nin kazandığını falan öğreniyorsunuz.
Ya da bazıları daha ileri gidip, seçim sonuçlarını yansıtan rakamlarda değil, Cemaat eksenli medyadaki tiraj ve reklam geliri rakamlarında arıyor Türk toplumunun siyasi eğilimini...

Yeni Batı Çalışma Grubu
Bazıları da belki şöyle düşünüyor:
- 28 Şubat'ta yemediğimiz halt kalmadı... Batı Çalışma Grubu'nun emirleriyle manşetler attık, andıçları sorgulamadan yayınladık, kartel bile kurduk ama kimse bizden hesap sormadı.
Demek ki aynı oyunu yeniden sahneye koymamız mümkündür...
Bu defa Ankara'daki Batı Çalışma Grubu'nun yerinde daha uzaktaki bir Batı Çalışma Grubu Pennsylvania'da faaliyet gösteriyor. Andıçların yerinde kasetler var şimdi...
Kısacası tarihin taslağı bir sürü saçma ile dolu biçimde yazılıyor.
Yarının tarihçileri bugünkü tarihin taslağını bu hale getirenlere herhalde beddua edeceklerdir.