Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

En değerli saat "Eşref saati"dir...

Seçim yasaklarının bulunduğu kim bilir kaç pazar yazısı yazdım, artık saymıyorum... Aslında siyasetin kaderinin belirlendiği gün siyaset yazmanın yasak olması, biraz gülünç değil mi?
Geçmişte o yasaklı pazar günleri neler yazdığımı görmek için arşivime girdim... "Huylu huyundan vazgeçmez" kuralına uymuş ve siyaset yazmasam da, siyasetçiler üzerinde çeşitlemeler yapmışım. Bu yazılardan birinde de Süleyman Demirel'in yaşlı olmasının önemsizliğini vurgulamak için "Kafam Zenith marka saat gibi çalışıyor" demesine takılmışım mesela...
Gerçi daha sonra Yavuz Donat, Süleyman Demirel'e "Kafam Zenith marka saat gibi çalışıyor dediniz mi" diye sorduğunda Demirel, "Yalan, kimseye böyle bir şey söylemedim" demiş... Ama ben o siyaset yasaklı pazar yazısında Demirel'in bu sözleri söylediğini varsayarak "Saat markaları ile kafa çalışmasını anlatanlar, farkında olmadan kuşak farklarını da sergilerler" diye yazmışım.

Zenith kuşağı

Süleyman Demirel'i "Zenith kuşağı"nın üyesi olarak nitelediğim o yazıda şu konulara girmişim:
"Zenith" eski bir İsviçre saat markası... Zenith'i 1865 yılında Georges Favre-Jacot adındaki saat ustası 22 yaşındayken kurmuş. Zenith gerçekten bilinen ve değerli bir marka... Ama bugünün kuşakları kafalarının çalışmasını bir saat markası ile özdeş kılmak isteseler, "Franck Muller", "Breitling", "Ulysee Nardin", "Breguet", "Hublot", "Roger Dubuit", "Chopard" benzeri markaları sıralarlar... Çünkü şimdi bunlar hem moda, hem de daha pahalılar. Bunlara bir de "Tourbillion", "Minute-repeater" benzeri özellikler eklendiğinde, fiyatlar uçmaya başlıyor...
Saat markaları ile Türk erkeklerinin ilk tanışması, genellikle sünnet vesilesi ile olmuştur. Belki Demirel'e sünnet olduğunda "Zenith" gelmişti. Daha sonra "Rolex kuşağı", "Patek Philipe kuşağı" arkasından da "Omega kuşağı" gelmedi mi?.. Tabii bu arada İstanbullu iki ailenin isimleri olan "Nacar" ve "Hislon" da, İsviçre saatlerinin kadranlarına yazılıp piyasaya sürüldü.

Tüketim kültürü

Hiç unutmam... Şimdi "Diva" olan sanatçılarımızdan birine, sahne hayatının ilk yıllarındaki sevgilisi "Piaget" marka saat hediye ettiğinde, henüz tüketim toplumu kültürünü özümsememiş olan sanatçı sağda solda onu çekiştirmiş ve "Hislon veya Nacar gibi markalar varken, bana Piaget diye uyduruk bir saat verdi" diye yakınmıştı.
Yani bu saat markaları ile insanların veya politikacıların kendilerini özdeş kılmalarını hafife almamak lazım... Çünkü erkeklerin tek "Takı"sı saat... İsviçre'de Basel'deki bir saat fuarında, CNN muhabiri her biri yüzbinlerce dolara satılan saatlere neden talep olduğunu sorduğunda şu cevabı almıştı:
- Çünkü erkekler lokantaya Ferrari'leri veya Bentley'leri ile giremezler. Garsonlar onlara kollarındaki saate bakarak not verir.

Eşref saati
"Chronos"
Grekçe'de "Zaman" demek. Kronometre de "Zaman ölçer" oluyor demek ki... Dil devriminin moda olduğu 1930'larda "Otomobil"e de "Kendi gider" denilmesi gibi bir şey... Dünün zamanı ile bugünü anlama çabasına da "Anakronizm" deniliyor.
Bu pazar günü de seçim sonuçlarının belli olacağı yarına bakarken herkesin kollarındaki zaman ölçerlerin, "Eşref saati" markası taşımasını diliyorum... Ve saat yerine 1930'ların takvimine bakarak bugünü anlamaya çalışanlara da, sağlık diliyorum.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA