Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Aklı burada vücudu orada olmak sorunsalı

Günlük siyasi polemiklerin rüzgârında kavramların gerçek anlamlarını unuttuğumuz oluyor...
Geçen gün İzmir'de Binali Yıldırım'la kente vaat ettiği hizmetler üzerinde konuşurken, çarpıcı bir yorum yaptı... Özetle şöyle dedi:
- Galiba bütün mesele zamanı doğru değerlendirmeye bağlı. Çünkü biz siyasetçiler olarak bir projeyi gerçekleştirmeye çalışırken, önümüzdeki zamanın sınırı önümüzdeki seçimlerdir. Seçilmiş olduğumuz dönemde bu projeyi gerçekleştiremezsek, sonraki seçimde bu proje bizim olmaktan çıkabilir. Oysa bir bürokrat için icraatta zaman sınırı emeklilik yaşıdır. Kısacası yönetim seçilmişlerin değil de atanmışların eline geçtiği zaman, ülkenin gelişmesi ve kalkınması yavaşlar...
"Zaman" kavramının farklı konumlardaki kişilerde farklı anlam taşıdığının pek güzel bir anlatımıydı bu. Aynı durumu "Yurt dışında yaşamak" olgusuna da uygulayabiliriz.
2007'de Hrant Dink alçakça bir suikasta kurban gittiğinde "Hrant Dink, öldürülmeden önce bir başka ülkeye göç etseydi daha doğru olmaz mıydı" diye yazmıştım.

Neden dönmüyor?
Şimdi "Fethullah Gülen neden Türkiye'de değil de ABD'de yaşamayı tercih ediyor" sorusuna cevap aranırken ve "Gülen ABD'ye sığınmış siyasi bir göçmen mi" çizgisinde tartışmalar yapılırken, bu konuyu yeniden bir değerlendirmek gerekiyor.
Bugün Batı Avrupa'da, Avustralya'da, Amerika'da yaşayan, önemli bir bölümü de bulundukları ülkelerin uyruğuna geçmiş milyonlarca Türk yok mu? İnsanlar atalarının yaşadıkları, doğdukları topraklarda mutlu olsalar, gidip bir yabancı ülkede ikinci bir hayat kurmayı göze alırlar mı?
İstanbul'da neden Rum kalmadı ki? Veya ya da Nâzım Hikmet komünist olmasına rağmen Türkiye'de özgürce yaşayabilseydi, daha doğru olmaz mıydı?

Göç bir şeyi kanıtlamaz

Ancak bir kişinin ülkesindeki siyasal tabloya kızıp, "Ben burada yaşayamam" demesi, onun demokrat ve laik olduğunun kanıtı değildir. Amerikan edebiyatının dev ismi Ezra Pound (1885-1972), İtalya'ya yerleşmiş, Mussolini ve Hitler hayranı bir faşistti.
Buna karşı Franco'dan, Hitler'den, Stalin'den, Mao'dan kaçan nice İspanyol, Alman, Çinli demokrat aydın da vardı. "Boyalı Kuş" romanının ve "Being There" filminin senaryosunun yazarı Jerzy Kosinski (1933-1991) neden ülkesi Polonya'da yaşamadı ve yalnızlığa gömüldüğü New York'ta intihar etti?
İkinci vatanı Amerika'da nefes alamaz hale gelen Charlie Chaplin (Şarlo), "Cadı Avı"ndan kaçıp İsviçre'ye sığınmamış mıydı? Ya da Murdoch'a kızan "The Times"ın genel yayın müdürü Harold Evans, İngiltere'yi terk etmekle kalmadı, ABD vatandaşı da oldu.

Cevapsız kalan soru

Bu ülkede herkesin ihtiyacı, hukukun üstün olduğu, temel hak ve özgürlüklerin en üst değerler olarak kabul edildiği, bireyin devletle eşit haklara sahip olduğu, insanların kendilerini ideolojik ve inançsal baskılar altında hissetmedikleri bir liberal demokrat sosyo-politik ortamdır.
Geniş kitleler içinse refaha kavuşmak ve çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlayacak ortama sahip olmak önemlidir. Bu kesim "Misafir işçi" olarak yabancı ülkelerde ümidi ararlar.
Bütün bunları yazdıktan sonra "Fethullah Gülen Türkiye'deki her gelişmenin doğrudan veya dolaylı biçimde altından çıkarken neden ABD'de göçmen statüsünde yaşamayı tercih ediyor" sorusuna cevap bulamadığımı da söylemeliyim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA