Yaşadığınız dünyadaki olayların nerden gelip nereye gittiklerini anlamanın iki yolu vardır. Önce dünü çok iyi ve doğru tahlil etmeye çalışırsınız... Elde ettiğiniz verilerle de, yarın neler olacağını tahmin edersiniz.
Gerçekten olabildiğince doğru gözlemlere ulaşmayı amaçlıyorsanız bu değerlendirmeler sırasında kendinizi olayların merkezine koymamalısınız.
Kişisel tutkular, sevgiler, nefretler, ideolojik saplantılar devrede oldukları zaman siyasette de, yaşamda da ne doğru gözlem, ne de sağlıklı yorum yapılabilir.
Brezilya'yı da, Arjantin'i de, Çin'i de etkileyen global ölçekteki parasal dalgalanmalara karşı Türkiye'de faiz artırıldığı zaman bu gelişmeyi de "Faiz lobisi" gibi soyut bir kavramın galip geldiği yorumu ile karşılarsanız, ekonominin gerçeklerini de gereklerini de siyasal takıntılarınıza kurban etmiş olursunuz.
Nasıl olsa görmeyeceksiniz
Geçenlerde bir arkadaş topluluğunda global ısınmanın muhtemel sonuçları üzerinde konuşuyorduk. Ben kutuplardaki erime sonucu denizlerdeki su seviyesinin yükseleceğini hatırlatırken "2050 yılında Maldiv Adaları su altında kalacakmış" dedim. Topluluktaki bir arkadaşım da "Bundan sana ne, sen nasıl olsa bunu görmeyeceksin" dedi bana...
Aslında tabii ki doğru bir söz söylemişti bu arkadaş... Ama bugün yaşayanlardan bazılarının 2050 yılında olup bitecekleri göremeyecek olmaları, bu olacakları yok saymaya da gerekçe kılınamazdı ki...
"Nihai ölüm"ün "Unutulmak"la başladığını bilmek de bu arada gözden kaçırılmamalı.
Aznavour söyleşisi
Yazar arkadaşımız Bilgehan Uçak, Haberx.com.'da Charles Aznavour ile yaptığı söyleşiyi yayınladı. Bu önemli sanatçı Ermeni olmasının Türkiye'ye bakış açısı üzerindeki etkilerini anlatırken, sürekli Ferda Kahraman'la olan anılarını naklediyordu:
"- Dostum Ferda sayesinde keşfettiğim Hacı Bekir'de kendime tatlı bir ziyafet çekmeyi de ihmal etmeden Taksim sokaklarını arşınlamayı arzu ediyorum.
- Halkınızla, özellikle de en yakın arkadaşlarımdan birisi olan Ferda ile ilişkilerim hep sorunsuz olmuştur. Biz onunla birbirimizi kardeş gibi görürdük; o kadar ki, Fransa'ya geldiği zaman annemin babamın evine gelip annemin elinden çıkan yemekleri yemekten ve sizin dilinizi (Türkçe) konuşmaktan hoşlanırdı."
Sonuçta Aznavour "Ermeni meselesi ile ilgili olarak top sizde. Ermeni tarafında oyunu sakinleştirmek için bana güvenebilirsiniz. Başkasının tahayyül edemeyeceği bir yerde olayları zorlamadan, fazlasını reddetmeden iyi niyetli bir insan olarak ben bunu başarabilirim" mesajını veriyordu söyleşide.
Unutulmak nihai ölümdür
Bilgehan Uçak'ın söyleşisinden Charles Aznavour'un söylediklerini, okurken, benim de arkadaşım olan ve yıllar önce yitirdiğimiz Ferda Kahraman'ın hâlâ yaşadığını ve "Türk düşmanı" diye bilinen Fransız Ermeni'si bir önemli sanatçıya, hâlâ Türkiye'yi sevdirdiğini düşündüm.
Ülkesine, halkına hizmet etmek için canını dişine takan ve mimarı olduğu eserlerden gelecek kuşakların yararlanacağı siyasetçileri, kişisel tutkularınızdan ve takıntılarınızdan arınarak değerlendirmeyi deneyin.
Onlar da sizler de bu yüzyılın yarısını göremeyecek olabilirsiniz.
Seçimle gelen ve ölümle giden Adnan Menderes veya Turgut Özal şimdi hayatta bulunmadıkları için yok mu oldular?