Bugüne kadar tanık olduğumuz türlü çeşitli darbe girişimleri, sokak kalkışmaları, Barış Açılımı'nı hedef alan sabotajlar, Matruşka modeli devlet oluşumları, siyasete seks kasetleriyle yapılan müdahaleler benzeri gelişmeler beni fazla ürkütmedi...
Ama İngiliz "The Economist" dergisinde Türkiye'deki siyasi gelişmeleri değerlendiren yorum, tüylerimi diken diken etti.
Bu yoruma göre Başbakan Erdoğan "Kendi içindeki düşmanın kökünü kuruturken Türkiye'nin AB'ye üyeliği şansını da tehlikeye atıyor"muş.
The Economist'e göre Türkiye'deki "Güç mücadelesi Türkiye'nin AB'ye üyelik ümitlerini göçertebilir"miş. Buna göre "Yıllardır güçlü bir büyüme gerçekleştiren ve siyasi reformların yapıldığı Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın otoriter yaklaşımıyla artık geriye doğru gidiyor"muş.
Tam üye oluyorduk ki...
Gördünüz mü içine düştüğümüz trajik durumu?
Avrupa Birliği'ne tam üye olmamız an meselesiyken, Başbakan Erdoğan'ın otoriterleşmesi yüzünden, bu iş tehlikeye girmiş.
Şairin dediği gibi cevap vermek gerekmez mi bu yorumu yazana?
- Ya sen ölmedin, ya biz yaşamıyoruz...
Demek Türkiye tam üye olacakken, bu şans buharlaşma noktasına gelivermiş...
1959'da 6 üyeli Ortak Pazar'a üyelik başvurusu yaptığımızdan bu yana tüm Demir Perde ülkeleri bu örgüte girdiler. İkiye bölünmüş Almanya birleştikten sonra Doğu Almanya da, sorgusuz sualsiz otomatikman AB'li oldu. Bu arada kara parayı aklama cenneti Rum Kıbrıs da alındı AB'ye...
Bir biz kaldık dışarıda
Çekoslovakya ikiye bölündü ve iki parça da AB üyesi oldular.
Yugoslavya iç savaş yaşadı ve bu iç savaşın bir yan ürünü olan Hırvatistan da alındı AB'ye...
Acaba AB'nin ileri gelenleri bu yarım yüzyıllık bekletilme sürecinde "İleride Tayyip Erdoğan Başbakan olur veya otoriterleşirse" ihtimaline dayalı olarak mı, ihtiyatlı davranmayı yeğ tuttular? İdama götüren hücumbotta kelepçeli Celal Bayar, bir gün sonra idam edilecek kelepçeli Fatin Rüştü Zorlu'ya "Fatin Bey, şu Ortak Pazar'ı bize anlatsana" dediğinde, 1954 doğumlu Tayyip Erdoğan 7 yaşında bir çocuktu...
Merkel duruma müdahale etse bari
Bakın şu işe... Bu çocuk büyümüş ve otoriterleştiği için Türkiye'nin AB üyeliğini tehlikeye atar konuma gelmiş.
Mısır'daki darbeye "Darbe" diyemeyen Avrupa Birliği, demek Türkiye'deki otoriterleşmeden endişe ediyormuş.
Bari işi bizim "Paralel Devlet"e bırakmasınlar ve Merkel Yunanistan'a yaptığı gibi, bize de bir başbakan atasın... O zaman belki Türkiye hemen (yani en erken 10yıl sonra) tam üye olabilir...