Aynı senaryoyu farklı zamanlarda değişik oyuncularla filmleştirmek, Hollywood'un da bizim Yeşilçam'ın da alışılmış uygulamalarındandır. Bunun gibi beğenilmiş ve hasılat yapmış filmlerin seri halinde devam ettirilmesi de, sinema dünyasında başvurulan bir yöntemdir.
Ama bu yöntemleri siyasete aktardığınızda sinemacıların elde ettiği hasılatın elde edilemediğini görürsünüz.
Biz bunu çok partili demokrasiye geçtiğimiz günden beri defalarca görmedik mi?
Seçilmiş iktidarlara karşı "Rejim tehlikede" senaryosunu filmleştiren siyasi yapımcılar, halktan oy almayı başaramadılar. Seçmen bu filmlere rağbet etmediği için onlar bazen cuntalara, bazen bürokrasiye, bazen yargıya, bazen Amerika'ya oynadılar.
En son 28 Şubat post-modern darbesinde filmleştirmediler mi aynı senaryoyu?
Durumdan neler çıktı...
O dönem CHP'sinin yöneticileri "Silahlı Kuvvetler de sivil toplum örgütüdür" demediler mi? Ve medya da "İrtica tehlikesi var" senaryosunun içinde devletle acayip ilişkilere girmedi mi? Özelleştirmeleri aldılar, bankaları aldılar. Daha da ötesi "Medya karteli" kurup, basın özgürlüğünü de, serbest rekabeti de ayaklar altına almadılar mı?
Seçilemeyenler böylece iktidar oldu. Birileri durumdan vazife çıkartırken, kartel medyası da durumdan rant çıkardı. O dönemde kartel gazetelerinin, hepsinin hemen hemen aynı manşetlerle çıktığını görürsünüz. Onlar o dönemde güdümlü gazetecilik yaptılar. Emir alıp haber yaptılar; karşılığında da bir şeyler aldılar.
Aynı senaryo
O dönemin aktörlerinden bazıları hâlâ beyaz perdede... Bunlara katılan yeni aktörlerle, aynı senaryonun yine filmleştirilmeye çalışıldığını görmekteyiz.
Şimdi "İrtica tehlikesi" yerine "Basın özgürlüğü tehlikede" teması işleniyor yeni senaryoda. Eski camlar bardak, eski kartelciler de özgürlükçü oldular.
Ama değişim bu piyasayı da etkiledi.
Örneğin artık eskisi gibi filmlerini pazarlayacakları bir cunta piyasası görünürde yok... "Askeri demokrasi" özlemcileri şimdi çaresizler... Bürokrasi de eskisinden oldukça farklı bugünlerde... Amerika ise kendi başının derdinde...
Acaba yeni destekçiler bazı cemaatler olabilir mi? Ya da bir bölüm yargıya mı dayanılsa?
Asıl film geliyor
Ne var ki asıl film yine dünya gösterimine girmek üzere...
Bu filmin adı "Seçim"dir.
İzleyiciler ise halktır, seçmenlerdir.
İşin en önemli yanı da, kimse 28 Şubat post-modern darbesi döneminde kimin hangi rolü oynadığını unutmadı. Bugün "Basın özgürlüğü tehlikede" diyen dünün kartelcilerinin kimler olduğunu herkes biliyor. "İrtica tehlikesi var" diyerek çok partili demokrasinin ilk gününden beri demokrasiyi sabote edenlerin post-modern cemaat aşkları da, "Love Story"nin yeni çekimine hiç uymuyor.
Daha açık bir deyişle yeni filmde Fethullah Gülen'e dün Çevik Bir'in oynadığı rolü oynatmaya çalışmak, Batı Çalışma Grubu'nun yerine Gülen Cemaati'ni ikame etmeyi düşünmek, abesle iştigal değil midir?