Türkiye'nin zamanını da, enerjisini de, gelişmesini de ziyan eden sokak eylemlerinin mimarları, neyi kanıtlamak istiyorlar acaba?
Aslında sade onlar değil, hepimiz "Değişim" konusunda galiba yanıldık...
Önce zannedildi ki Cumhuriyet rejimine geçilince, coğrafya da, tüm geçmiş ve kültür birikimleri de, derin toplumsal yapı da ve hatta tarih de değiştirilebilir.
Bu düşünceye dayalı olarak "Devrimler" diye bilinen yasalarla, değişimin yerleşik bir hayat tarzına dayandığı da zannedildi.
Geçmişle bağları kopartmayı amaçlayan Mao'nun "Proletarya Kültür Devrimi"nden daha radikal bir devrim süreci, Tek Parti yönetiminde 1930'larda sahnelendi.
Derin toplum aslında değişmedi ama bu devrimin ürünü olan kentli kuşaklar yetişti.
İç ve dış düşmanlar
Her Harbiyeli bir gün Cumhurbaşkanı olacağını düşünmeye başladı. Dedemizin babamıza yazdığı mektubu okuyamadık. Aydınlar Dede Efendi'yi hiç bilmeden Beethoven'le müzik dünyasına girdiler. İlkokullardaki müzik derslerinde hepimize mandolinler aldırıldı. Fötr şapkayı "Çağdaş uygarlık" sanmadık mı?
İdeolojik devlet "Kemalizm"in öğretilerinin uygulayıcısı olmadı mı? Her çeşit farklı düşünce veya farklı etnik grup "İç ve dış düşmanlar" olarak görülmedi mi?
Düşünün ki 1917 ile 1991 arasında Sovyetler Birliği'nde "Din" bir nevi yasaklıydı. Kiliseler kapatılıyor ve hatta yıkılıyordu... 1991'de Sovyet rejimi sona erdi ve Yeltsin Rusya'nın Başkanı oldu.
Hasolar ve Memolar
Bir de baktık ki yemin töreninde Rus Ortodoks kilisesinin başpapazı Yeltsin'in arkasında duruyor.
Hitler'i yenen, uzaya giden, nükleer silahlar yapabilen, sanayileşmeyi, elektrifikasyonu gerçekleştiren Sovyet rejimi kendine özgü "Yeni sınıf"ı yaratmış ama toplumun derin inançlarını değiştirememişti.
Bizler de "Cumhuriyet Devrimleri"nin değiştiremediği derin toplumun yansımalarını, çok partili demokrasiye geçtikten sonra hissetmeye başlamadık mı?
Hasoların, Memoların eski yapıları ve alışkanlıkları ile ülke yönetiminde ağırlıklarını koymaları, Cumhuriyet'in yeni sınıflarını çok öfkelendirdi. Seçimlerde ağırlıklarını koyamadıkları için askeri darbelerin yanında yer almadılar mı?
Yeni Cumhuriyet devrimi
27 Mayıs Darbesi "Cumhuriyet Devrimi" olarak sunulmadı mı Cumhuriyet'in seçkin aydınları tarafından?
Şimdi bu seçkin aydınların çocukları ve torunları kendilerini "TC" olarak sunmakta ve çok partili demokrasiye geçtiğimiz günden beri gevelenen "Şeriat Tehlikesi"ni mırıldanarak varlıklarını hatırlatmaya çalışmaktalar.
Hatırlamaz mısınız?
Başbakan Adnan Menderes 1950'lerde Eyüp Camisi'ne bir halı hediye ettiğinde de "Laiklik tehlikede" tepkilerini duymamış mıydık? Atatürk'ün cenazesinde "Seni sevmek milli ibadettir" diyen Celal Bayar, Atatürk devrimlerini tehdit ettiği için devrilmedi mi?
Özetle Atatürk Devrimleri "Derin Türkiye'yi" değiştiremedi.
Bugün kendilerini "Yeni Türkiye"nin temsilcileri olan sunanlar aslında 1930'ların yenileridir ve aslında "Eski Türkiye"dirler.
Hep onlar var
Aynı şekilde önce Turgut Özal'ın şimdi Tayyip Erdoğan'ın reformları da Türkiye'yi değiştirdi ama Tek Parti ideolojisinin ürünleri olan kuşakların ve Cumhuriyet'in "Yeni sınıfları"nın dünyaya bakış açılarını hiç etkilemedi.
Daha da önemli olan bir gerçeği, dün Star'da Sedat Laçiner şöyle özetlemişti:
"- Sanat, spor (medya) ve iş dünyasına hâlâ eski Türkiye hâkimdir. Bu ise yeni Türkiye'nin muktedirlerinin hatasıdır. Eğer son olaylardan kurtulmak için eski aktörlerle yeniden anlaşma yoluna gidilir ve yapısal dönüşüm bu alanlara taşınmaz ise yeni Taksimleri, yeni 27 Mayısları beklemek gerekir."