Sevimli ve zeki oldukları takdirde şımarık çocuklara da tahammül edebilirsiniz.
Ama ülkesinin ve bölgesinin barış içinde yaşamasının sorumluluğunu taşıması gereken bir siyasi liderin şımarıklığına ne kadar tahammül edilebilir.
Kuzey Kore'nin 3'üncü kuşaktan önderi Kim Jongun'dan söz ediyorum.
Gangnam dansının yaratıcısı PSY'ye benzeyen ama PSY'nin tersine kitleleri eğlendirmek yerine terörize etmeyi yeğ tutan bu kişiye, müttefikleri olan Rusya ve Çin dahil kendi halkı ve tüm dünya nasıl tahammül ediyor, anlamak zor.
Yoksul bir halkın zaten kıt olan kaynaklarını nükleer silahlanma için harcayan ve komşularını "Size nükleer başlıklı füze atabiliriz" diye tehdit eden Kim Jong-un, dünya düzeninin geçen yüzyılın "Soğuk Savaş" diye bildiğimiz bozuk düzeninden aktarılan son kötü kalıntılarından biridir.
Beşar Esad ve Enver Hoca
Bu kalıntılardan biri de komşumuz Suriye'deki Esad Hanedanı'nın son temsilcisi Beşar Esad değil mi?
Geçen yüzyılda bunlardan ne kadar çok vardı yeryüzünde...
Arnavutluk'ta Enver Hoca vardı mesela.
Bu ülkenin basın ataşesi ile sohbet ediyordum...
Birden gözleri yaşardı ve Enver Hoca'nın mucizelerini anlatmaya başladı bana... Enver Hoca bir gece rüyasında kırsal kesimde bir yerde yürürken bir çamur yığınına basmış. Ertesi gün uyanınca rüyasında gördüğü o yere yanında jeologlarla gitmiş.
Yapılan incelemeler sonunda o bölgede petrol bulmuşlar ve Arnavutluk enerjide kendine yeter hale gelmiş.
Çok yoksuldu Enver Hoca'nın Arnavutluk'u...
Romanya'nın Çavuşesku'sunu hatırlıyorum. Çavuşesku ile söyleşi yapmak için Bükreş'teki Başkanlık Sarayı'ndaydım.
Yanına girmeden önce özel kalemdeki sekretere Çavuşesku'nun hangi dilleri bildiğini sormuştum.
Her dili bilirdi ama...
Sekreter "Liderimiz İngilizce, Rusça, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca bilir" demişti. Sonra da "Ama sadece Romence konuşur" diye eklemişti.
Saddam da, Kaddafi de Soğuk Savaş dengelerini tartışılmaz ve zalim iktidarlarına payanda kılarak, yıllarca ayakta kalmadılar mı?
"Amerika'nın arka bahçesi" olarak görülen Latin Amerika'nın diktatörlerini hatırlayın...
Arjantin'de, Şili'de hâlâ anneler kayıp çocukları için gösteriler yapmaktalar.
Bir tiyatro mu?
Ama bu düzen değişmeye mahkûmdu.
Güney Afrika'ya ilk gittiğimde Johannesburg'daki etnografya müzesinde beyaz insanların evrimini gösteren tablolar vardı. Siyah derililerin evrimi ise zooloji müzesinde anlatılıyordu.
Dünya düzeni 2013'te neden hâlâ Kim Jong-un'a veya Beşar Esad'a tahammül edebiliyor acaba? Birleşmiş Milletler bir tiyatro salonu mu yoksa?
Suriye'den gelen ve her gün yüzlerce kişinin öldürüldüğünü duyuran haberleri kanıksamak mümkün mü?
Ya da geçmiş yıllarda
Güneydoğu'muzdan her gün gelen ve bölücü teröre kurban giden insanları duyuran haberleri "Olur böyle şeyler" diyerek kanıksamış mıydık?