Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Hayatı hakkını vererek yaşamak ve Mehmet Ali Birand...

Mehmet Ali Birand'ın hayata bağlılığını ve habercilik heyecanını yıllardır izlerken, doğumla ölüm arasında açılmış parantezin, bazı insanlar tarafından nasıl bilinçle doldurulduğunu düşündüm hep.
Mehmet Ali Birand benim için sadece seçkin, çalışkan ve 1980'lerde Milliyet'te birlikte çalıştığımız başarılı bir meslektaş değil. O ailemin bir üyesi konumunda ve duygu cömertliği hiç eksik olmayan bir arkadaşım... Ya bir SMS'le ya da telefon ederek bir yazım hakkında beğenisini iletmeyi yıllardır hiç eksik etmedi. Birand benim yıllardır komşum da... O Brüksel'den İstanbul'a taşınırken 1989'da birlikte Kavacık'taki evlerimize yerleştik.

Komşum ve arkadaşım

Bir hafta sonu Mehmet Ali'nin bahçe kapısından "Ben geldim" diye seslenmesi, yıllardır alıştığım bir ritüel oldu.
Bodrum'da da kıyı komşusuyuz.
Gündoğan'daki iskelede karşılamak için kim bilir kaç kez onun ve Cemre'nin tekneleriyle gelmelerini beklemişimdir.
En son hafta sonu kayınbiraderim Can Paker'in evinde bir grup dostla birlikte, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun anlattıklarını dinlemek için toplanmıştık.

Çok yorgundu
Yılbaşı tatilinde yaptığı Amerika kıtasına uzanan yolculuktan yeni dönmüştü... Yorgundu... Ama geç vakitlere kadar Davutoğlu'nun yanındaki sandalyeden kalkmadı. "İmralı Süreci"nin tasarlanmış bir takvimi olup olmadığını anlamak için sordu, durdu... Evine dönerken "İlaç vaktimi kaçırdım" diye yakınıyordu.
Birand'ın haberciliği, televizyonculuğu ve gerçekten araştırmacı gazeteciliği üzerinde sayfalarca yazılabilir. Ortak Pazar'dan Avrupa Birliği'ne geçiş sürecinde Türkiye'yi ilgilendiren her gelişmeyi haberleştirdi, bunun kitabını yaptı.
Kürt Sorunu'na ilişkin gelişmeleri, okurlarına tüm gerçekleri yansıtmaya çalıştığı için andıçlara da hedef oldu, suikastçıların hedef listelerine de girdi.
Kanal D haberlerini kitlelere sevdirdi, izletti...

Şiirler ve şarkılarla
Bu yazıyı yazarken hem Mehmet Ali Birand'ın sağlığı için dua ediyordum, hem de bir şiire ve bir şarkıya sığınarak, çaresizlikten kaçmaya çalışıyordum.
Şiir Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Ölümden Sonrası"ydı...
"Öldük, ölümden bir şeyler umarak./ Bir büyük boşlukta bozuldu büyü./ Nasıl hatırlamazsın o türküyü,/ Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,/ Alıştığımız bir şeydi yaşamak.../ Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;/ Yok bizi arayan, soran kimsemiz./ Öylesine karanlık ki gecemiz,/ Ha olmuş ha olmamış penceremiz;/ Akarsuda aksimizden eser yok."

Eski dostlar
Şarkı da güftesi Hayri Mumcu'nun ve Rast makamındaki bestesi Gültekin Çeki'nin olan "Eski Dostlar"dı...
"Unutulmuş birer birer/ Eski dostlar eski dostlar/ Ne bir selam ne bir haber/ Eski dostlar eski dostlar/ Hayâl meyâl düşler gibi/ Uçup giden kuşlar gibi/ Yosun tutmuş taşlar gibi/ Eski dostlar eski dostlar/ Unutulmuş isimlerde/ Bilinmez ki nasıl nerde/ Şimdi yalnız resimlerde/ Eski dostlar eski dostlar"...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA