Amatör siyasetçilerin veya siyaseti dışarıdan izleyen heveslilerin, bu mesleğin profesyonellerini anlamaları pek mümkün değildir.
Özellikle yakın gelecekte bir seçime gidecek olan siyasetçi için gündemin öncelikli maddesi o seçimi kazanmaktır.
Seçim kampanyası döneminde iktidarını korumaya çalışan bir siyasetçi, çözüm bekleyen en hayati sorunları bile dondurmaya çalışır.
Kampanya döneminde başarısızlık riskini asgariye indirmek için, problemli sorunların etrafından dolaşır.
Bu söylediklerimize somut örneği, kasımda yeni bir seçime giden ABD Başkanı Obama'nın Birleşmiş Milletler konuşmasından verebiliriz.
"The New York Times"ın da yorumladığı gibi, Başkan Obama'dan Birleşmiş Milletler'i ziyaretinde İsrail-Filistin sıcak gerginliği ile Afganistan, Suriye ve Irak'ta tırmanan problemli durumlar hakkında tavır belirleyen bir konuşma ve ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dolayısıyla New York'ta bulunan dünya liderleri ile ikili görüşmeler yapması bekleniyordu.
Demek ki bekleyeceğiz
Ne var ki Obama doğrudan Amerika'yı ilgilendiren ve hatta taraf olduğu bu sorunları konuşmasında birer cümleyle geçiştirdi.
Seçim kampanyasından kesinti yapmamak için de, Birleşmiş Milletler'deki ziyaretini ve ikili temaslarını çok kısa tuttu.
Demek ki bizi doğrudan ilgilendiren ve etkileyen Suriye Krizi konusunda, ABD Başkanlık seçiminin sonucu belli olana kadar Amerika'dan fazla bir şey beklememek gerekiyor.
Yazının başında söylediğimiz gibi, seçime giden demokratik ülkede bu durumu doğal ve anlayışla karşılamak gerekiyor.
Çünkü şu anda Obama'nın rakibi Beşar Esad değil Mitt Romney'dir.
Gerekli icraata destek
Ancak biliyoruz ki, Obama yeniden Başkan seçilirse, Suriye konusunda ABD çok radikal kararları devreye sokacaktır.
Çünkü yerleşik demokrasilerde seçim dönemi dışında seçilmiş siyasetçilerin ana işlevleri icraattır, karar almaktır, sorunların üzerine gitmektir.
Bu gerçeği muhalefet partileri ve kadroları da kabul ederler.
Çok temel ideolojik farklılıklar içeren iktidar girişimleri dışında, muhalefetler de iktidarların sorunlara çözüm arayan icraatını ve kararlarını desteklerler.
Galiba bize benzeyen ülkelerdeki demokrasi anlayışının ana farkı, buradan kaynaklanıyor. Bizde her seçimin ertesi günü yeni bir seçim kampanyasının başlangıcı anlamına gelir.
Ayrıca bizde yenik pehlivanlar güreşe hiç doymazlar.
İktidar ve muhalefet ilişkileri birinin ak dediğine diğerinin kara demesi üzerinde oluşur.
Gerginlik beklemeyelim
İşin en garip yanı da muhalefetteyken belirli konularda iktidarın kararlarını "Öyle olmaz" diye eleştiren partiler iktidar olduklarında, dün eleştirdikleri tutumların aynını sergilerler.
Bunu özellikle dış politikada ve çoğu zaman da ekonomide hep görmedik mi?
Şimdi önümüzde yerel seçimler (2013), cumhurbaşkanlığı seçimi (2014) ve genel seçimler (2015) var.
Sırada bekleyen bu seçimler dolayısıyla siyaset ortamının gerginleşeceğini bekleyenler galiba yanılıyor.
Çünkü son genel seçimin yapıldığı günün (12 Haziran 2011) ertesinde zaten bu gerginlik başlamıştı.