Geçen hafta TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner yaptığı konuşmanın arasında "Vatandaş, Uludere'de ne olduğunu anlamak, Afyon'daki patlamanın arka planını, sebeplerini öğrenmek, bunların sorumlularını bilmek ister" demişti.
Boyner "Vatandaşların taleplerinin sindirilmesi kabul edilemez. Sindirmek zorunda bırakıldığı, sessiz kalmaya zorlandığı takdirde ise devletle toplum ilişkisi vatandaşlık kavramıyla tanımlanmıyor demektir. Demokrasilerde işler böyle yürümez, yürüyemez. Biz bunu kabul edemeyiz" benzeri eleştirileri de seslendirmişti.
Bu konuşmaya önce Başbakan yardımcısı Bülent Arınç tepki gösterdi ve TÜSİAD'ın 28 Şubat post-modern darbesindeki rolünü hatırlatan bir imada bulundu.
5'li çete ve TÜSİAD
Arınç, AK Parti Osmangazi İlçe Danışma Meclisi Toplantısı'nda bu konuda şöyle dedi:
- Yani, TÜSİAD gerçekten bir halkın temsilcisi olduğunu ifade ediyorsa 28 Şubat'taki kötü rolünün hesabını herkesin verdiği gibi vermeli. Meşru hükümetleri devirebilmek için 5'li çetenin içinde yer alanlar bugün halk adına konuşmaya nasıl cüret edebiliyorlar doğrusu bu çok önemli bir gelişme."
Başbakan Erdoğan da Saraybosna dönüşünde uçaktaki basın mensupları ile konuşurken konuya ilişkin şunları söyledi:
"- Öğrenmek hakkımızdır falan. Kimin hakkı nedir, nereye kadardır? Onun ölçüsünü Ümit Boyner belirlemeyecek. O, işine baksın."
Farklı bir durum
Bir yanında TÜSİAD'ın, bir yanında da seçilmiş iktidarın yer aldığı bu polemik, alışık olmadığımız bir gelişme değil.
O bakımdan bu durum, eskisinden farklı bir gelişmeyi yansıtmıyor.
Burada eskisinden farklı olan şey, TÜSİAD yöneticilerinin de nihayet bazı durumların içyüzünü merak etmeleri ve ülke yönetiminde bulunanlardan bu durumları aydınlatmaları için istekte bulunmalarıdır.
Örneğin TÜSİAD'a yön veren büyükler faili meçhul cinayetler birbiri arkasına işlenirken bu konuda hiç merak duymazlar ve aydınlatılmalarını kimseden istemezlerdi.
TÜSİAD'dan önce de azınlıklar tasfiye edilirken bunların geride kalan mallarına, bu azınlıkların canlarından ve vatandaşlık haklarından daha fazla ilgi göstermemişler miydi?
Tepki mi övgü mü?
TÜSİAD'ın kurucu büyüklerinden olan Sabancı ailesinin bir ferdi katledildiği zaman da, bu olaya Uludere'ye veya Afyon'a duydukları derin merak kadar ilgi göstermemişlerdi.
Açıkçası Resmi İdeoloji'nin neden Kürt realitesini yok saymış olduğu meselesini de pek merak etmediler.
"Hür Blok"un askeri örgütü olan NATO içinde sadece Türkiye'de askeri darbelerin meşru kabul edilmesini de pek sorgulamadılar.
Bunun gibi TÜSİAD'ın bazı muhterem yöneticileri, kişisel dostlukları olduğu varsayılan yazarların çizerlerin post modern darbede susturulmalarının, andıçlanmalarının sorgulamasını da yapmadılar.
Merak çağına adım
Bence TÜSİAD'ın artık bazı konuların aydınlanmasına dönük istekleri tepkiyle değil övgüyle karşılanmalıdır.
Bakarsınız bundan sonra "Ay Işığı"nın, "Sarı Kız"ın ne olduğunu da öğrenmek isterler.
Bir kuşak önce esnaf olanların bugün burjuva veya aristokrasi rolüne soyunmalarının gülünçlüğünü de belki kendi aralarında sorgularlar. TÜSİAD'ın içine girdiği "Merak çağı" övgüye layıktır.