Bazıları için tatil yapmak sadece mekân değiştirmektir. Bunlar sorunlarını, alışkanlıklarını ve saplantılarını deniz kıyısına da, dağdaki bir kayak merkezine de taşırlar.
Eğer bu sorunlar kaçılamayacak kadar büyükse ve kişiye sorumluluklar yüklüyorlarsa, bunların tatil mekânlarına da taşınılması kaçılmazdır.
Yıllar önce bir Mavi Yolculukta, bu duruma tanık olmuştum.
Bizim içinde bulunduğumuz ahşap guletin yanına görkemli bir yat demirlemişti.
Yatın sahibi olan ünlü bir müteahhit, üst güvertede sürekli telefonla konuşuyordu.
Bir yabancı ülkedeki, galiba Libya'daki inşaatını polisler basmış. Çocuklarından biri İsviçre'de bankalardan soruna finansal çözümler arıyordu. Bizim müteahhit de Libya'daki tanıdığı güçlülerden yardım istiyordu.
Sözde tatil yaptı...
Bizler yüzüp eğlenirken, o müteahhit bir kere bile denize giremedi.
Telefonla yaptığı konuşmalarını demirlediğimiz koydaki bütün teknelerde tatil yapan bizler birlikte dinledik.
Bir de sorumsuz oldukları halde sorunları tatil mekânlarına taşıyanlar var.
Özellikle siyasete ilişkin sorunlar bu kapsama giriyor.
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana çözüm üretilemeyen sorunlara, Başbakan Erdoğan'ın çözüm araması, bu sorumsuz sorun taşıyıcıların ana konuşma konuları arasında.
Gündüzleri deniz kıyısında, akşamları balıkçı lokantalarında öylesine parlak çözümlere ve radikal eleştirilere tanık oluyorsunuz ki.
Bazen Cumhuriyet'in kurulduğu günden beri yönetime gelenler neden bunları düşünemedi diye üzülüyorsunuz.
Yeğenin çaresizliği
Yıllar önce böyle bir fıkra duymuştum.
Köyden kente gelip başarılı ve servet sahibi olan bir kişi, köydeki yeğenini kente davet etmiş. Amacı yeğenine amcasının nasıl başarılı olduğunu kanıtlamakmış.
Yeğen için salona bir döşek sermişler.
Gece yarısı yeğenin karnı guruldamaya başlamış. Alışık olmadığı yemeklerden ötürü midesi bozulmuş.
Konuk olduğu ilk günde amcasının kentteki evinin girdisini çıktısını öğrenemediği için, tuvaletin yerini bilmiyormuş. Mahçup delikanlı amcasını veya yengesini o saatte uyandırmaya da cesaret edememiş.
Salonun köşesinde duran büyük saksıdaki bitkiyi toprağı ve köküyle kaldırıp, tuvalet ihtiyacını saksıya ederek gidermiş. Sonra bitkiyi yine saksıya yerleştirmiş.
Nereye ettinse telle...
Yeğen iki gün sonra köye dönmüş.
Aradan birkaç ay geçmiş. Ve bir gün köydeki yeğene amcasından şöyle bir telgraf gelmiş:
-Yeğenim, nereye ettinse acele telle. Stop. Üç ev değiştirdik, kokunun kaynağını bulamadık. Stop. Amcan.
Kendilerini tatil uzmanı olarak görenler
"Yanınıza kitap alın" benzeri öğütler verirler tatilcilere.
Ben diyorum ki:
- Kafalarınızdaki izdihamı (İstifham değil) tatile de taşımayın. Sizin yokluğunuzda ülkede yönetim boşluğu olsa da, bunu bir süre için göze alın.