Açıkçası bugünkü parti yönetiminin CHP'nin mirasına sahip çıkmasının yadırganacak bir yanı yok.
Neticede bu mirasın içinde sadece Tek Parti döneminde olup bitenler değil İş Bankası'nın hisseleri de var.
Anlaşılması zor olan 1937-38 yılları arasında yapılan üç harekâtla binlerce Dersimli'nin katledildiği, binlercesinin de başka bölgelerde zorunlu iskâna gönderildiği kırım ve tehcir faciasına da, CHP'nin sahip çıkmasıdır.
Unutmayalım ki Dersim'e askeri harekât düzenlenen dönemde ilk Başbakan İsmet İnönü, sonraki Başbakan da Celal Bayar'dır.
Demokrat Parti'nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar da, Dersim faciasının sorumluları ve icracıları arasında bulunduğu için, herhangi bir Demokrat Partilinin Dersim'e sahip çıktığını duydunuz mu?
Atatürk hepimizindir
Bir toplum kendi geçmişiyle yüzleşirken, irdelenen olayların yer aldığı dönemlerin genel siyasal yapısı da hesaba alınır.
Bu açıdan bakıldığında ne o günkü CHP'nin bugünkü CHP ile ilgisi vardır, ne de CHP yöneticileri Dersim'e sahip çıktıkları için, kendilerini Cumhuriyetimizin sahipleri olarak sunmaya hak kazanabilirler.
Aynı şekilde Atatürk de CHP'li olsun olmasın hepimizin gözünde kurucumuz ve kurtarıcımızdır.
Salim kafayla kendi tarihinize baktığınız zaman CHP'nin "Tek Parti"yi oluşturmasının yanında Türkiye'de çok partili dönemi de başlattığını görmezden gelemezsiniz.
Veya kendilerini Atatürkçü sayan Turhan Feyzioğlu, Kemal Satır ve Bülent Ecevit gibi kökten CHP'lilerin neden bu partiden kopup başka partiler kurduklarını anlamaya çalıştığınızda da, bu CHP ile o CHP arasındaki farkları da görürsünüz.
İsmet İnönü bile CHP'den istifa etmemiş miydi?
Ama günlük siyasetin polemikleri içinde bu tür önemli noktalar bir kenara itilebiliyor.
Kılıçdaroğlu'nun ayıbı
Burada önemli olan bugünkü Türkiye'nin kendi geçmişiyle yüzleşebilecek olgunluğa nihayet ulaştığı bir dönemde, "Dersim Faciası" gibi gerçekten derinine ele alınması gereken bir olayda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Dersim'i gündeme getiren Başbakan Erdoğan'dan, partisinin grup toplantısında "Bu ne büyük bir talihsizliktir ki bu ülkenin Başbakanının zihin haritası, Ermeni diyasporasının zihin haritası ile aynıdır. Başbakan, Ermeni soykırımı iddialarını dayatırsa şaşmam" şeklinde söz etmesidir.
Bu ifade gerçekten talihsiz ve maksadını aşan ayıplı bir ifade değil midir?
Tarihimizle yüzleşirken ele alınması ve aydınlatılması gereken olaylar listesinde 1915'teki "Ermeni Tehciri" de yok mudur?
Kılıçdaroğlu Ermeni Tehciri'nin sadece Ermeni diyasporasının zihnindeki bir haritada mı bulunduğunu düşünüyor?
Tarihle yüzleşmek meselesi
Veya "Varlık Vergisi" sadece Türk vatandaşı Yahudilerin ve diğer azınlıkların meselesi midir?
"6-7 Eylül 1955"te İstanbullu Rumları hedef alan pogrom da, bizim yüzleşmemiz gereken bir tarihi ayıp değil midir?
O dönemde Adnan Menderes Başbakan olduğu için, Demokrat Partililerin 6-7 Eylül faciasına sahip çıkmaları mı gerekir?
Geçmişi hiç sorgulamadan "Bu bizim mirasımız" yaklaşımı ile Dersim faciasına sahip çıkmak da, Deniz Baykal'ın ayıplı bir kasetle tasfiyesini de hiç sorgulamadan mirasa oturmak da gerçekten tutarlı bir çizgiyi mi ifade eder?
Dersim faciasını gündeme getiren yaklaşımı "Ermeni diyasporasının zihin haritası"na benzeten ifade, Kılıçdaroğlu'nun ayıbıdır.
Kılıçdaroğlu Dersim faciasını CHP mirasından soyutlayıp bununla yüzleşecek siyasi cesarete sahip olmadığına göre hiç olmazsa bu ayıbı ile yüzleşmelidir.