Bugünümüzün tatsız gerçeklerini eleştirirken ve tarihimizle yüzleşirken, tabii ki cesur ve komplekssiz olmalıyız.
Ama aynı şekilde adil ve hakkaniyetli de olmalıyız.
Düşünün ki kuşaklar boyudur ilkokulun birinci sınıfından başlayarak her 10 Kasım sabahı saat 9'u 5 geçe Atatürk'ün ölümünün yasını ilk gündeki gibi tutup ağlamış kuşaklar yaşıyor bu ülkede.
Bu kuşaklara "Atatürk'ü sevmek" ile "Vatanı sevmek" arasında bir fark olmadığı öğretildi.
Bu kuşaklara ne tarihin ne de bugünün gerçekleri okutuldu okul yıllarında.
Mesela 1'inci Dünya Savaşı'nın yenik monarşilerinin hepsinin topraklarında cumhuriyetler kurulduğu öğretilmedi. Bunun yerine "Cumhuriyet mucizesi" olarak sunuldu bizim tarih serüvenimiz.
Ayrıca Atatürk'ün ve sonra İsmet İnönü'nün iktidar dönemlerinde Batı'da iktidar olan despotların da "Batılılık" kavramını temsil ettikleri ve bunların da Tek Parti rejiminin "Batılılaşma" sürecini etkiledikleri, pek irdelenmedi.
Diktatörlük değil mi?
Yazar arkadaşımız Nagehan Alçı'nın bir televizyon programında bu dönemin siyasal modelini "Diktatörlük" olarak nitelemesi, tartışmasız ezberlerle eğitilmiş kuşaklar tarafından kolayca "Atatürk düşmanlığı" şeklinde algılanabilirdi.
Nitekim bazıları bunu böyle algıladı.
Ve hatta Nagehan Alçı hakkında "Atatürk'ü Koruma Kanunu" çerçevesinde soruşturma açıldığı bile haberleştirildi.
Atatürk'ü Kurtuluş savaşımızın muzaffer komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu ve çağdaş dünyaya uyum reformlarının mimarı olarak hepimiz (ve Nagehan Alçı da) minnet, şükran ve saygı ile anıyoruz.
Ama bu duygularımız, Tek Parti döneminin siyasal ve ideolojik modeli üzerinde değerlendirme yapmaktan bizleri alıkoymamalı.
Ve "Mustafa Kemal"i bazılarının yaptığı gibi "Kemalizm" denilen doktriner ideolojiye endekslersek, sonunda Atatürk sevgisini de, onun hatırasını da zedeleriz.
Gelişmişlik endeksi
Bugünün gerçeklerine yaklaşımımıza gelince...
Dünkü Star'da Mehmet Altan "İnsani Gelişme Endeksi"ne atıfta bulunarak "İnsani Gelişme Endeksi'nde Yunanistan 29'uncu sırada iken biz 92'nci sıradayız" demişti.
Ayrıca Yunan Savunma Bakanı Panos Beglitis'in birkaç gün önce bir akşam yaptığı sürpriz açıklamayla, Genelkurmay Başkanı da dâhil ordunun üst kademesinin topyekûn değiştirdiğini ve 16 generalin emekliye ayrıldığını hatırlattıktan sonra şu yargısını seslendirmişti:
"- Hâlbuki biz hâlâ Milli Savunma Bakanı'nın bir açıklamayla, Genelkurmay Başkanı dâhil, ordunun üst kademesini topyekûn değiştirip emekliye sevk ettiği, bunun da sıradan bir tasarruf kabul edildiği bir demokrasiden epeyce uzağız..."
Düşünün ki sadece İstanbul'un nüfusu tüm Yunanistan'ın nüfusundan en az 3 milyon kişi daha kalabalık.
Bizim Ege, Marmara ve Trakya bölgelerindeki "İnsani gelişme Endeksi"ni Yunanistan'ınki ile karşılaştırsak bu belki bir ölçüde adil olabilirdi.
Generallerin durumu
Ayrıca mesela Yunanistan'da emekliye sevk edilen general sayısı ile Türkiye'deki cezaevinde tutuklu general sayılarını karşılaştırmak, bu coğrafyanın siyasal gerçeklerinden başka neyi yansıtabilir?
Sevgili Mehmet Altan tabii ki özeleştirilerini sürdürmeli.
Ama AB fonlarını hesapsızca harcayarak iflas eden müflis Yunanistan'ı şu anda Türkiye'den ileri olarak sunmak, açıkçası fazla etkili olamaz.
Acaba iki ülke insanlarının "Yarına duydukları güven" endeksleri nasıldır.